Yılmaz Özdil -Mustafa Kemal kitap yorumu

Mustafa Kemal, Yılmaz Özdil in 498 sayfaya sığan, kalplere sığmayan kitabı benim için 2018’in kitabıydı.

◦ Çok hızlı okudum, yeni bilgiler vardı içinde, üstünde tozuyla gülümseyenler vardı. Okurken pek sık yapmadığım bir şeyi yaptım, çevremle, ailemle ‘biliyor musunuz Atatürk soyadı bulunmadan önerilerden biri Ulaşmış… biliyor musunuz Atatürk 4 Ocak’ta doğmuş… O yemeklerini cephede portakal kasası üstünde yemek istemezmiş.. Makbule’ye Makbuş dermiş….’ gibi paylaşımlarda bulundum, okumaktan öyle keyif aldım. Hatta anneme yılbaşı için gönderdiğim kitap oldu. Yılmaz Özdil’in “Türkiye’nin kurtuluş reçetesi Mustafa Kemal’in hayat hikâyesidir,” diye kaleme aldığı bu kitabı mutlaka çocuklarıma okutacağım. Sayfa 156-157 deki demografik incelemeyi çok kıymetli buldum. Erkeklerin sadece yüzde 7’si, kadınların binde 4’ü okuma yazma biliyormuş! Bebek ölümleri %40’mış! Heyhat.. bu bir mucizedir başka bir şey değil! Diğer taraftan kitaba getirebileceğim tek eleştiri, Atatürk e yönelik tenkit sayılabilecek herhangi bir tarihsel olayın, kitapta yer almamasıydı.

◦ Kitabın özü: Sözde değil özde vizyoner bir lider Atatürk’ün hayata bakışı, özel yaşantısı, zevkleri, beğenileri, hoşuna gitmeyenler, hayat çemberindeki insanlar gibi biyografi detaylarını, tarihsel örüntü ve envanterle iletmekti. Kitapta bu kadar ince detayın nasıl bulunduğuna dair soru işaretleri oluşmasına gerek yok, çünkü anlıyoruz ki bu detaylar Atatürk’ün ‘hesabını vermeliyiz’ şeklindeki yaklaşımının etkisini taşıyor. Kadınlara verdiği değer, mizahi yönü, yardımseverliği, humanistliği, hayvanseverliği, güzelliklerle doldurmuş etrafını.

◦ Sanırım kitabın özünü içindeki şu yalın kronolojik bilgi de gayet iyi özetler:

“1881-1893 arasında sadece Mustafa’ydı,

1916’ya kadar Mustafa Kemal,

1921’e kadar Mustafa Kemal Paşa,

1934’e kadar Gazi Mustafa Kemal,

1934’te Atatürk!”

O Türk’ün Ata’sıydı, ulu önderi, fırtınalı denizi aydınlatan feneri… O ulusunu çok sevdi, biz de tüm kalbimizle seviyoruz, Samsun’da yaktığı ateş, kurtuluşun ışığı, doğuşun habercisiydi. Korumak şerefimizdir…

Kitabın sözü:

1- sf 96- Atatürk için kadın erkek ayrımı yoktu. Yürek var mı ona bakıyordu

2-sf109 – Kurtuluş Savaş’ının sonunda “zaferi nasıl kazandınız” diye soran yabancı gazetecilere “telgrafın telleriyle” cevabını verecekti. 😊

Sf 188 “Bana insanüstü bir çocukluk yakıştırmayınız, ben de hepiniz gibi çocuktum”

Sf 243 “Türk kadını hiç bir alanda erkeklerden geri kalmayacak”

“Türk kadını hiç bir alanda Avrupalı kadınlardan geri kalmayacak”

“Türk kadını dünya kadınlarıyla elele vererek dünya barışı ve huzuru için çalışacak bundan emin olabilirsiniz”

Sf 276 “Liyakat aşığıyım”

Sf 297 Mesleği hanesinde milletin iradesini hakim kılmaktır yazıyor.

Sf 320 Uykusuzluk hapı hayal ediyordu

Sf 357 Ruslara ödemeyi narenciye ile yaptı

Sf 364 Cüzdanı yoktu, yanında para taşımazdı

Sf 485 18 Kasım Cemal Kutay sözleri “ Bütün millet, kendisine haysiyet, hürriyet, istiklal armağan edn şefkatli bir babadan öksüz kaldığında nasıl gözyaşı döker? İşte öyle gözyaşı döküyordu

Sf 498 Sonsöz değil, dünya durdukça önsözdür. Mustafa Kemal ilelebet payidardır.

Kitabın kalbi: Mustafa Kemal Atatürk..

Bize verdiklerin, öğrettiklerin, öğreteceklerin, yaptığın her fedakarlık için minnetim sonsuzdur. Gururluyum varlığına, 57 yaşa sığdırdığın bir devire, çizgine, duruşuna, ileri görüşlülüğüne hayranlığım sonsuzdur 🧿❤️❤️❤️

#mustafakemal #yilmazozdil #yılmazözdil

7 Comments

  1. Elif im.. son zamanlarda sadece seni okuyorum. Iyi ki varsin. Okumaya sebebini bilemedigim bi sekilde ara verdim cok utaniyorum. Kitabi hergun bugun alicam derken taa bugune geldim. O kadar güzel anlatmissin ki, yorumlarini okurken kalbim carpti. Yarin sabah ilk isim o kitabi almak olacak. Yorumuna, kalemine saglik…. teşekürler cicegim

    Liked by 2 people

  2. Merhaba, yukarıdaki yazınıza istinaden küçük bir bilgi paylaşmak istedim…
    Kitaptaki düşük okuma-yazma oranları Cumhuriyet’in ilk yıllarına ait oranlar… Yeni bir alfabeye ve yeni bir dile geçilen ilk yıllar… Oran o yüzden çok düşük… Aslında o süreçte okuma yazma bilenlerin oranı çok çok fazla ama latin alfabesiyle değil arap alfabesiyle biliyorlar… Yeni harflerle okuyup yazamadıkları için okur-yazar kabul edilmiyorlar.

    Liked by 1 kişi

    1. Çok teşekkürler yorumunuz İçin, katılıyorum ancak cumhuriyet öncesinde bu verilerin sağlıklı toplanmadığını güvenilir olamayacağını düşünmekle birlikte, genel tablonun bu şekilde olabileceğini de düşünüyorum. 1928 Harf devrimi öncesi için belirtiyorum.

      Beğen

      1. Şöyle bir durum var; eski harfler yalnızca okulda öğretilmiyordu. Müslüman halk daha küçük yaşta çocuklarını kuran-ı kerim öğrenmesi için hocalara gönderiyordu ve orada öğrendikleri okuma ile Osmanlıca din dışı tüm kitapları da okuyabiliyorlardı. Ha keza yazmak da öyle. Meramlarını kendi dillerinde yazabiliyorlardı. Diplomalı okur-yazar olmasalar da, arap alfabeleriyle okuma ve yazmaya hakim çok geniş bir kitle vardı. Belki okulların verdiği mezuniyet sayısı da etken olmuştur bu istatistiki verilerde. Ama yeni latin harflerine geçinceye dek halkın büyük çoğunluğu Osmanlıcayı okuyup yazabiliyordu. Çünkü her müslüman çocuk kuran okumayı öğrenmeliydi. (Dolaylı bir öğrenme sözkonusu…)

        Liked by 1 kişi

      2. Merhaba tekrar, yorumunuz İçin teşekkürler 😊 Kur’an-ı Kerim harflerini bilmek, öğrenmek Osmanlı dönemi için okur yazar olmak ile eşdeğer kılınmış. Aslında bu büyük hata. Bu yazı türlerini 3’e ayırmak lazım. Arapça, Kuran harfleri ve Osmanlıca. Görünüşte üçü de aynı harfleri kullanıyor olsa da herhangi birini bilen diğerlerini biliyor sayılmaz. Mesela Arapçada hareke yani okutucu diye bir şey yok ama islamı Arap coğrafyasının dışında rahatça anlatmak için Kur’an-ı Kerim’e harekeler eklenmiş. Kaldı ki sadece okuyor olmak da tek başına anlam ifade etmiyor. Şu an birçok dil Latin alfabesini kullanıyor. Aynı harfleri kullanıyoruz diye İtalyanca, Fransızca, Almanca gibi dilleri biliyor sayılır mıyız?

        Osmanlıca din dışı kitapları okuyorlardı demişsiniz, bu da çok inandırıcı gelmedi. İlk çeviri roman 1859 Telemaque. Gene Şinasi’nin şiir çevirileri aynı dönem. Anadolu halkı nereden bulacak bu eserleri. Zaten Osmanlı’yı İstanbul’da yaşayanlar ve diğerleri diye ikiye ayırmak lazım bence 🙂

        Beğen

  3. Merhaba yeniden, kültürlenme ve bilgilenme boyutuna geçiş yapmışsınız… ben oysa okuma becerilerini kast ediyordum, diğer kitapları da okuyabilme becerilerini… Evet birinde üstünler, esireler, ötrler var birinde yok… olanları kendi dilleri olmadığı için kuran dili (arapça) olduğu için okuyorlar… olmayanları da zaten kendi konuşma dillerinde (eski Türkçe veya Osmanlıca diyebiliriz) yazıldığı için daha rahat okuyabiliyorlar… Günümüz okur yazarların da bir çoğu emin olun bu saydığınız eserleri de, üzerlerine eklenmiş diğer eserleri de asla açıp okumamışlardır. Ama ilkokulu bitiren, hatta okuma yazma kursuna giden herkes okur-yazar kabul edilir. Dönemin okur yazarlığı da böyle, ne okudukları değil mevzu bahis, okuma yetileri ve becerileri… Kuran okumayı öğrenirken dolaylı bir şekilde okumayı -beraberinde yazmayı da- öğrenmişlerdi. Ama harf devrimi ile okur yazarlık oranı çok cüzi miktara indi. Hem bu geçiş sürecine hızlı bir uyum sağlayamayanlar oldu, hem de okur-yazarlık belgelerle somutlaştırıldı. Okula gitmeyenler okur-yazar sayılmadı. İlk yorumumda açtığım pencere bu yönde idi… Pencereme gelip ses verdiğiniz için teşekkürler.

    Beğen

Yorum bırakın