Birim 731 🇯🇵🌑🌏

Japonya’da Hiroşima ve Nagasaki’ye 73 sene önce atılan atom bombasının insanlığın yüz kızartan, arsız vahşetini sorgulatmasından farksız yazacaklarım. Savaşa katılan hiçbir milletin masum olamayacağını ispatlar üstelik Holokost kadar bilinmeyen ancak ondan aşağı kalır yanı olmayan ve rahatsız edici nitelikte…

1931’de Japonya Mançurya’ yı işgalinin ardından bölgeye su teminini sağlamak ve hastalıkların incelenmesi amacıyla bir tesis kurmuş ve adına Birim 731 demişti. Bu tesis, yöre halkının korkuyla baktığı bir yerdi, çünkü askerler dışında ziyaret yasaklanmış bu tesiste içeri trenlerle taşınan savaş esirleri bir daha çıkmıyordu. Su arıtma tesisinde yapılan biyolojik ve kimyasal deneyler tamamen insan arıtımı üstüne kurgulanmıştı. Hayalinizin alamayacağı kadar vahşi işkenceler, %90’ı Çinli, geri kalan Koreli ve Rus olmak üzere savaş esirlerine uygulandı. Tek yönlü bu yolculuktan geriye dönen olmadı. Esirlere Japonca ‘Maruta’ denilen, ‘odun kütüğü’ adı verilmişti. Çıplak olarak hedef tahtasına bağlanmış insanlara, parça tesirli bomba atılarak nasıl yara aldıkları inceleniyor, anestezisiz uzuvları kesilerek kan kaybından ölme süreleri tespit ediliyordu. Aloe Vera enjekte edilerek yumuşayan etlerin dökülmesinin ardından etobur kırmızı karıncalara maruz bırakıyorlardı. İç organların yerlerini değiştirmek, erkeklere rahim dikmek gibi şeytanın aklına gelmeyecek ameliyatlar canlı canlı uygulanıyordu. İnsanlara bazı hayvanların kanı ve deniz suyu enjekte ediliyordu. Hastalık taşıyan haşereler örneğin veba taşıyan bitler geliştiriliyor ve zindanlarda tutulan insanlara teması sağlanıyordu. İnsanları ve uzuvlarını dondurup, çözmeyi de bu tesiste denediler. Bu insanlık adına utanç verici tesis, 1945’de Hiroşima’ya atom bombası atılıncaya kadar faaliyetini sürdürdü ve bu çalışmalardan dünyanın ruhu dahi duymadı. Ruslar’ın Mançurya’ yı  işgal ettiği haberini alan Japonlar, tesisin içindekilerle birlikte yakılmasını ve Güney Kore’ye kaçılması talimatı verilmiş, tesiste ve etrafındaki 600’e yakın Çinli kurşuna dizilerek öldürülmüş. Yapılan deneyler her ne kadar vahşet içerse de bu çalışmalar insanlığın anatomisi, kimyasal ve biyolojik silahların etkisi araştırıldığında, paha biçilmez çalışmalar olduğu için Amerika, Rusya, Çin gibi ülkelerin temsilcileriyle Japon bilim adamlarının anlaştığı ve ilk elden bu bilgilerin verilmesi karşılığında, yapılan vahşetin örtbas edildiği iddia edilmiştir. 11 ülkenin katıldığı mahkemeden yargı ve adalet adına koca bir hiç çıkmıştır özetle…Birimin akıl, fikir kaynağı ve komutanı bakteriyoloji doktoru Korgeneral Shiro Ishii, mahkemeden dokunulmazlık almış ve 1959 da yaptıkları konusunda pişmanlık göstermeden ölmüş!

Nanjing Çin’in Jiangsu bölgesinin başkenti ve Çin kültüründe önemli bir yer tutan şehirdir. 10 Aralık 1937’de Japonların Nanking (Nanjing, Nankin) kuşatması, 3 gün içinde Çinli kuvvetlerin geri çekilmesiyle son buldu. Sonra da tarihe ‘Nanking katliamı’, Japonların ise ‘Nanking olayı’ olarak adlandırdığı vahşet başladı. Kendilerine yağma ve tecavüz hakkı verilen Japon askerler, dünyanın sayılı vahşetlerinden birine daha imza attılar. Silahsız insanlar yaşlılar ve çocuklar olmak üzere kurşuna dizilerek öldürüldü. Sokaklar cesetlerle doldu, taştı. Dönemin tirajı yüksek Japon gazetelerinin başlığı bile o dönem yapılan katliamın boyutlarını gözler önüne seriyordu “100 Çinliyi kılıçla öldürme yarışması”. Yarışma kuralları Japonlara göre basitti. Yarışmaya katılan 2 Japon askeri, ellerine aldıkları katana kılıçlarıyla önlerine sıralanmış Çinli esirleri aynı anda öldürmeye başlıyor ve 10 dakika içinde hangisi daha fazla esiri öldürürse, yarışmayı o kazanıyordu. Japon gazeteleri, bu yarışmayı büyük bir zevkle halkına duyuruyordu. Çinlilere duyulan büyük nefretin ateşlediği askerler, taş üstünde taş koymadılar. Sadece kurşun değil kimyasallar da kullanıldı. 20 binden fazla kadına tecavüz edildi ve 300 000 civarı teslim olmaya hazır insan vahşice öldürüldü. Katliamın sonrasında kurulan Savaş Suçları mahkemesinde, katliamı yöneten generaller hapis cezası aldı. Japon Prens Asaka ise, Japon İmparatorluk Ailesinin bir üyesi olduğu için “dokunulmazlık” hakkından faydalanarak, yargılamadan muaf tutuldu…

“Çok basit bir gerçek var ki karanlık, karanlıkla, nefret nefretle kovulmaz. Yaşatmak yaşamaktan, barış savaştan zordur, bunlar sevmeyi ve çabalamayı gerektirir çünkü. Mevlana’nın dediği gibi: “Beri gel, daha beri, daha beri.

Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?

Bu hır gür, bu savaş nereye dek?

Sen bensin işte, ben senim işte.” Modern Dünya’ nın 80 sene sonra ayıplarını bilerek, bir daha yaşanmaması için gönül birliği yapması dileğiyle..

Daha üstün bir duygum olmadığı için:

Sevgilerimle ❤️

Keyifli, mutlu haftalar 🌞💐

Elif Gılbaz Ata

5 Comments

  1. Böyle bir konuda daha önce hiç bilgi sahibi değildim, kaleminize sağlık. Geçenlerde bir film izlemiştim, ‘The Flowers of Love,’ Christian Bale başrolde ve Çin Nanking’de ki vahşete dokunan bir film. Tavsiye ederim, saygılarımla,kolay gelsin.

    Liked by 2 people

    1. Nanking katliamını da araştırmıştım şu an bakıyorum film var mı diye ancak Bein connectte yok. Çok teşekkürler Gürcan hocam, ilginiz ve tavsiyeniz için💝

      Beğen

  2. Ne diyeceğimi bilemedim, kanım dondu resmen…! 😲😔😔
    Aahh ne vardı bu kadar kötü olacak, insanoğluna sevgi neden yetmedi acaba..

    Liked by 2 people

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s