Bu hafta yazı paylaşıp paylaşmama konusunda çok düşündüm. Zira bu platformda zıt fikirlerin yer alacağı bıçak sırtı konulara değinmek istemiyorum. Çünkü hepimizin farklı siyasi görüşü, hayat felsefesi hatta fanatiği olduğu bir spor kulübü var. Bununla beraber ülke gündeminden bağımsız yaşamak da pek mümkün olmuyor. Onlarca şehit verdiğimiz bir zaman diliminde insanın aklına farklı bir konu gelmeyeceği için elimden geldiği kadar siyasete bulaşmadan birkaç şey yazmak istedim.
İdlib’te olmalıyız ya da olmamalıyız, bu farklı bir konu. Tabii kendime göre bir düşüncem var ama bunun çok da önemi yok. İnsan, bir an olsun herhangi bir devlete tabi olma fikrinden uzaklaşırsa, yeryüzünde yapılmış bütün savaşların anlamsız, manyakça işlenmiş toplu cinayetlerden farkı olmadığını kavramakta zorlanmaz. Bu demek değil ki ülkeye yapılacak saldırılara karşı hazırlıksız ol, umursama, çiçekler, böcekler, lay lay lom içinde bir yaşam sür… Ama bir başka ülke topraklarını ilhak etmek, sivil, asker ayırt etmeksizin toplu kıyımlara girişmek akıl alır gibi değil. Ülkeler de insanlar gibi; görece daha kuvvetli olan erkeğin, kadına karşı (zararlı) “güç” gösterisinde bulunması gibi, devletler de birbirlerine karşı manasız bir temaşaya girişiyorlar.
Osmanlı tarihinde hatta dünya tarihinde en önemsediğim kadın figürlerden biri Hatice Turhan Sultan. Sultan İbrahim’in (deli diye bilinen) eşiydi ve o vefat ettiğinde oğlu 4. Mehmet henüz çocuk yaşta olduğundan devleti bizatihi kendisi yönetmişti. Hatice Turhan Sultan, yönetimi ele aldığında Osmanlı gerileme dönemine girmek üzereydi ve devletin içinde bulunduğu bu kötü gidişatı düzeltmek adına kendisinden önce gelen tüm padişahların, vezirlerin, valide sultanların “her şeyi ben bilirim” edasından vazgeçip “ben yönetimden anlamam, işi ehline bırakıyorum” deyip sonradan “Köprülüler” diye anılacak dönemi başlattı ve Köprülü Mehmet Paşa’yı tam yetkili kıldı. (Yeri gelmişken belrtmek isterim ki yönetimsel anlamda kadınlar, erkeklere nispetle daha adil ve hakkaniyetlidir. Bu durumun farkında olan global şirketler daha fazla kadın yönetici istihdam ediyorlar. Ama dünya ziyadesiyle ataerkil düzlemde olduğu için bu gerçeklik görmezden geliniyor, özellikle bizim ülkemizde) İşte bu Köprülüler o kadar akılcı ve adil bir yönetim gösterdiler ki Osmanlı askeri ve idari teşkilatları küllerinden yeniden doğdu. Sonra ne mi oldu? O küçük Mehmet büyüdü, padişah oldu. Devletin eski gücüne kavuştuğunu düşündü ve tabir-i cazise biti kanlandı, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa komutasında olağanüstü sayıdaki askerini Viyana’yı kuşatmak üzere yolladı. Sonuç hüsran olunca da Osmanlı için artık çöküş başladı.
Yukardaki anekdot bizim tarih üzerindeki var oluşumuz hakkında önemli bir ipucu veriyor. Göktürklerden beri şu şekilde bir anlayış sergiliyoruz: Üretim yapma, çoğal. Tüketimi sübvanse etmeye gücün yetmesin, yeni yerler ara ve oradaki kaynakları kullan. İşgal et, sonra kaynaklar tükenince yine tüketimi sübvanse edemeyip yeni yerler aramaya uğraş. Hep bu fasit çember içinde dolaşıp durmuşuz. Makro ekonomi anlamında dünyaya sunduğumuz hiçbir şey olmamış. Göktürklerden bugüne değişen hiçbir şey olmaz mı, olmuyormuş demek ki. Yoksa Suriye’de ilk karışıklıklar başladığında “Cuma namazını Emevi Camisinde kılacağız” sözü söylenmezdi.

İdlib’teki elim olay sonrasında ülkece manyaklaştığımızın nişanesi olan bir fotoğraf karesi düştü ajanslara. İyice çileden çıktık sanırım. Bu insanların amacı nedir, neye hizmet etmektedirler gerçekten anlayamıyorum. Tabii bu sadece yansıtılan kısım, daha “Elbette kayıplar olacak”, “Savaş Türk’ün düğünüdür”, “Şam’a girelim, dünyayı başlarına yıkalım” v.s diyerek savaşı harlayan bir güruh var. Ama içten-içe bir şartları da var bu savaş tamtamcılarının: kendileri, çocukları ve yakınları o harekatın içinde olmamalı. Mesela “baş koymuşum Türkiye’nin yoluna” gibi çok iddialı sözlere sahip şarkılar yapan Mustafa Yıldızdoğan diye bir şarkıcı, oğlunun bedelli askerlik yapacağını açıklıyor ve “ayağına taş değmesin” diyerek uğurluyor. Elbette bedelli askerliğe karşı değilim ama millete vatan, bayrak, şehitlik v.s pompalayıp kendi oğluna gelince böyle bir fırsatı değerlendirme çabasına girmek biraz tuhaf oluyor. Aynı şekilde operasyon kararı alan, gencecik çocukları hiç bilmedikleri coğrafyaya yollayan ve tuhaftır adına Millet Meclisi denilen yerdeki çoğu vekilin çocuğu, yeğeni v.s de ya askerden çürük raporu alıyor ya da bedelli yapıyor.
İdlib şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine de sabır dilerken yazıyı da İdlib şehitlerinden birinin annesinin o muhteşem veciz sözüyle bitirmek istiyorum: “Şehidin helvası sizin ocakta kavrulmadığı sürece size hep tatlı gelecek”.
Sevgi ve derin üzüntülerimle…
Elifcim
Annenin sınıf arkadaşıyım. Yazında sanki benim naçizane duygularımı yazmışsın. İnsanların inanılmaz ikiyüzlülük ve bencillik sergilediği günlerde ilaç gibi ruhu ferahlatmışsın. Şehit sayısının gerçeği belirtilmediği gibi arsızca milli birlik beraberlik istiyor. Sen günahı işle ben seni destekliyeyim . Aklın merhametin ve vicdanın allah vergisi. Sevgiyle gözlerinden öperim . Dr Cazibe Çelik
BeğenLiked by 1 kişi
Cazibe hocam çok teşekkürler sizin de güzel yüreğinize, duygunuza sağlık ve umut olsun. Sizin yorumunuz da bana ferahlık verdi. Güzel günler umut etmek insanın hakkı ancak bu doğal hakkı bile aklımıza getiremediğimiz zor günlerden geçiyoruz.
BeğenLiked by 1 kişi
Evet, çok zordur böyle dönemlerde bağımsızca yazmak. Hele bir de her durum da mutlak barışı savunursanız; yafta koyarlar, aşağılanırsınız, hain olursunuz, ata tanımaz, töre bilmez, kıymet bilmez olursunuz, İzmir gibi gavur olursunuz, düşman olursunuz, yani muhalefet olursunuz. Oysa gidip örnek Paraguay dan buraya bir bakalım; ahmakça ve alçakça kurgulanmış projelerde bize başrol verildiğini, bunu dahi beceremediğimizi, daha da aciz noktalara geldiğimizi görürüz!
Dinci kardeşler ft. TR de aslında Osmanlıcık!
BeğenLiked by 1 kişi
Elif’im yine tercüman oldun hepimize. Sessiz çığlıkları duyan yurekleriz. Aciyor canimiz, benim ocagimda kavrulmasa da o helva cok acı çok..
BeğenLiked by 1 kişi
Öyle Nesrinim sen saf ve güçlü duygular hisseden ve hissettiren birisin diliyorum bu kötü günler düzelir. Teşekkürler kıymetlim🙏🏻
BeğenBeğen