5 Aralık 1934’de yayınlanan ve Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanıyan kanun Atatürk’ün devrimlerinden bir tanesidir. Bugün, Türk kadını eğitim görme, çalışma, eşit miras, boşanma, seçme ve seçilme, kısaca yaşam gibi Ortadoğudaki herhangi bir ülkede olmayan haklara sahipse ve siyasi haklarını Fransa, İtalya, İsviçre gibi Avrupa’daki pek çok ülkeden önce alabilmişse bunun için Atatürk’e şükran borçludur. Ulu önder; Türk kadınının çağdaş, aydınlık Cumhuriyetin ilk günleri gibi mücadele dolu çehresini döndüğü ışık, Ülkü, Sabiha, Afet, Rukiye, Nebile ve Zehra’nın olduğu kadar pek çok kız çocuğunun gurur duyduğu, örnek aldığı manevi babasıdır.

1930’larda başlayıp kademeli olarak Kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınmasından 11 sene kadar önce bunun için dillere destan bir mücadele vermesine karşın esamesi okunmayan bir kadından söz etmek istiyorum. Akıl hastanesinde noktalanan hayatı gibi, bilinirliği az, tarihin tozlu raflarına gömülmüş bir değerden…Öyle ki, hepimizin ilk siyasi parti olarak tanıdığı Cumhuriyet Halk Partisinden önce ilk siyasi partiyi o kurmuştu. Nezihe Mühiddin, roman, operet, piyes yazarı kimliğinin dışında hayatını kadın haklarına adamış bir aktivistti.

Nezihe Mühiddin ve 13 kadın arkadaşı Cumhuriyetin ilanından önce, 15 Haziran 1923’de bir toplantı düzenleyerek Kadınlar Halk fırkasını kurma kararını gönül birliğiyle aldılar. Gazetelerin büyük alaka gösterdiği ve II. Meşrutiyet’in önemli devlet adamlarının eşleri ve kızları olarak tanıttığı kadınlar “Türk kadınlığının siyasal haklarını kazanmaya kararlı olduklarını ve kazanacaklarından zerre kadar şüphe beslemediklerini” söylüyorlardı. Parti kurmak için gereklilikleri yerine getirip dilekçe verdiklerinde CHP’nin kurulmasına henüz 5 ay vardı. Tam 8 ay boyunca Ankara’dan yanıt beklediler. Bu süreçte boş durmayan Nezihe Mühiddin Türk Ocağı’nda aralarında Halide Edip ve Muallim Nakiye Hanım’ın da bulunduğu 300 kadının katıldığı bir kadın konferansı düzenledi. “Kadını millet camiasından ayırmayan laik Cumhuriyetimizden evlilikte, boşanmada, verasette kadın ve erkek hukukunun eşit olarak gözetileceğini beklemek hakkımızdır” diye seslendi. Üç kez boş ol denilerek boşanma talakının, çocuk yaşta evliliklerin, erkek için çoklu evliliklerin kaldırılmasını istedi. Sekiz ay sonra gelen yanıta göre, Kadınlar Halk Fırkası (KHF)’nın programı “bazı düşünceler” sebebiyle hükümetçe reddedilmişti. Nezihe Mühiddin durmadı bu kez de siyasi parti hükmü olmaksızın Türk Kadın Birliği oluşumuyla izin istedi ve aldı. 400 civarı üyesi olan birliğin adı değişmiş ancak amacı değişmemişti: Mecliste kadınların yer alması, söz hakkının olması… işte bu Nezihe Mühiddin’in hayatını adadığı dava idi.

Oturanlar Sağdan: Nesime Ibrahim, Nimet Remide, Zeliha, Faize Emrullah, Tuğral Hanımlar
Ayaktakiler Sağdan: Fırkanın Müşaviri Fethi Bey, Saniye, Lütfiye Bekir, Nezihe Muhiddin, Şüküfe Nihal Hanım, Muhsine Salih, Matlube Ömer Hanımefendiler
Çok sert tepkilerle karşılaştılar, ciddiye alınmaktan öte alaya alındılar. Cumhuriyet gazetesinde 31 Mart 1930 da yayınlanan bu karikatür olayı özetler niteliğindeydi.

Türk Kadın Birliğinin ses getiren faaliyetleri polis zoruyla ve yolsuzluk iddialarıyla durduruldu. Gazeteler Nezihe Mühiddin henüz pes etmemişken istifasını yerinde bir karar diye duyurdu. Nezihe Mühiddin kendi kurduğu birlikten, Saime Eraslan’ın şikayet mektubuyla akla sığmaz şekilde gönderildi. Dönem gazetelerinin manşetlerinde ‘Oh kurtulduk’ sevincini yaşıyordu.
Yaptığı her şeyin karalanmaya, unutturulmaya çalışıldığı, dışlanan ve yalnız bırakılan bu güçlü insan, arkadaşları tarafından kaldırıldığı akıl hastanesinde hayatını kaybetti. Nurlar içinde yat, kadın siyasi haklarının alınması için verdiğin mücadele için müteşekkiriz Nezihe Mühiddin!
“Biz ölünceye kadar bu hak uğrunda çalışacağız ve ömrümüz kifayet etmez, bu hakkı alamazsak ahfadımız, torunlarımız, mutlaka alacaktır!” sözleri onun mücadelesini özetliyor. Nezihe Mühiddin gibi gözü pek, vefakar, özgürlüğün gerçek anlamını bilen, üreten, yardımsever, aklı hür tüm kadınların ve kadın erkek eşitliğine inanan herkesin kadınlar gününü kutlarım!
Sevgilerimle…💝
#nezihemühiddin #UNUTULMAYACAK

Elifcim kalemine sağlık . 8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve gidip ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 120 kadın işçinin can verdiği gerçek anlamda emeği sömürülen çalışan emekçi kadınların canlarının yitip gittiği anılması gereken gün ,”Dünya kadınlar günü “ kutlaması haline getiriliyor .Kutlama mesajları havalarda uçuşurken ,tüketimi pompalamaya devam eden kapitalizm tüm iki yüzlülüğüyle TV kanallarında boy gösterip reklamlarla indirimli hediye günleri ilan edip giysi veya pırlanta alın çiçek böcek vs. ile bu günün içi boşaltılyor.Dünyanın yarısı kadın yarısıda onun yetiştirdikleri gerçeğine rağmen iş yerinde uzun saatlerde çalıştırılan hak ettiğini alamayan , tacize , mobinge maruz kalan yada katledilen yine kadınlar . Yalnızca 8 martta değil yıl her gününde “Dünya emekçi kadınlar günü” anılsın. Elifcim Atamızın açtığı ışıklı yolda yürüyen yazında söz ettiğin Nezihe Mühiddin gibi onlarca kahraman kadın yaktıkları meşaleyle kendileri yansada ışıkları aydınlatmaya devam ediyor ruhları şad olsun.
BeğenLiked by 1 kişi
Nuray teyzem can teyzem bence herkes seni de okumalı. Memlekete ve bizlere verdiğin emeklere sağlık, günün kutlu olsun canım benim. Dünyaları değiştiren annenin çalışkan kızı❤️ seni çok seviyor ve çok teşekkür ediyorum ❤️❤️🌸
BeğenBeğen
Dünya emekçi kadınlar günü kutlu olsun. Kalemine, bilgilendirmene sağlık.. 🙏🌹🌼🌸
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkürler Nesrinim ben de gününü kutlarım. Emeğine, yüreğine sağlık
BeğenLiked by 1 kişi
💝🌸😘🙏🏻❤️
BeğenBeğen