Galatasaraylı olmama rağmen takip ettiğim yıllar içinde en keyifsiz futbol sezonu geride kaldı. Şampiyon olmamıza elbette sevindim ama ligin bu kadar kalitesiz olması ağzımda kekremsi tat bıraktı. Galatasaraylı olanları kutlar, diğer takım taraftarlarına da önümüzdeki sezonda başarılar dilerim.
Türkiye’de üzerinde en fazla konuşulan iki konu siyaset ve futbol. Ve ilginçtir en verimsiz sektörler de bu ikisi. Her yıl milyonlarca dolar harcanıyor ama gelinen noktada hiçbir başarı emaresi yok. Bu nedenle de anlayan, anlamayan herkes iki konuda da en doğrusunu kendisinin bildiğini zannedip ahkam kesiyor.
Tanzimat ile birlikte Osmanlı nispeten yüzünü Batı’ya çevirip hukuksal, siyasal ve sosyal alanda yenilikler yapmayı amaçladı. Bunları hayata geçirecek kadroların yaratılması için de batılı programları da bünyesinde barındıran bir okula ihtiyaç duydu. Daha evvel saraya hizmet etmek amacıyla kurulan, sonrasında Tıbbiye’ye dönüşüp bir süre sonra da kapanan Mekteb-i Sultani yani Galatasaray Lisesi’nin yeniden faaliyete geçerek Fransızca eğitim vermeye başlamasının nedeni de budur. Burada bir isim çok önemli: dönemin Hariciye Vekili (Dışişleri Bakanı) Keçecizade Fuat Paşa. Galatasaray Lisesi’nin bugünkü halini almasında “aslan” payı kendisinin olup bir anlamda Galatasaray Lisesi’nin kurucusu diyebiliriz. Sadrazamlık da yapmış Keçecizade, kıvrak zekası, esprili ve hazırcevaplılığıyla meşhur bir karaktermiş. Rivayete göre yurtdışında katıldığı bir davette “sizce yeryüzündeki en güçlü devlet hangisi” sorusuna nüktedan bir tavırla: “elbette bizim devletimizdir. Üç yüz yıl boyunca siz dışardan, biz içerden yıkmaya çalışıyoruz, hala yıkılmıyor” demiş. Tabii bazı çevreler bu sözden dolayı Keçecizade’yi “Osmanlı’yı yıkmaya çalışan vatan haini” gibi güdükçe yorum yapsa da belli ki Keçecizade orada kinaye dolu bir tespitte bulunmuş. O yıllar, imparatorlukların hüküm sürdüğü dönemler. Savaşlar sonrasında ülkeler yıkılıp yerine yenisi kuruluyor veya mağlup olduğu krallığın himayesine giriyordu. Yaşadığımız dönemde istisnalar hariç hiçbir devlet, diğer devleti yıkmaya çalışmıyor. Yani “dış güçler” fenomeni palavra olmaktan öteye varamıyor. Haliyle Keçecizade’nin “siz dışardan” kısmı artık çok geçerli olmasa da “içerden biz” kısmı her dönemde geçerliliğini koruyor.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri toplumda dönem dönem “suni” ayrışmalar ortaya çıktı ve çıkmaya da devam ediyor. Alevi-Sünni, Sağ-Sol, Türk-Kürt, Seküler-Dinci v.s Oysa son derece sahici ve her dönem geçerliliğini koruyan tek bir ayrışma var: Haramzadeler ve Haramzedeler.
“Zade”, esasında “erkek çocuk” demek. Amcazade: amca oğlu. Kimi zaman da özellikle kalburüstü ailelerin soylarını belirtmek için kullanılır. Keçecizade gibi. (Buraya kısa bir not iliştireyim: Soyadı kanunu ile birlikte isimlerin önüne gelen ve ailenin lakabı olan sonu “zade” ile biten isimler “gil” eki almış. Mesela değerli şair Behçet Necatigil’in babasının ismi Necati. Muhtemelen o yıllarda henüz soyadı kanunu olmadığı için Behçet Necatigil, “Necatizade Behçet” olarak anılıyordu. Soyadı kanunu sonrası Necatigil’e dönüştürmüş. Aynı şekilde Atatürk’ün eşi Latife Hanım da Uşşakizade ailesine mensuptu. Kuzeni Halit Ziya da soyadını Uşaklıgil’e çevirmişti) Bu mantıkla “haramzade” de “haramın yani haram ilişkinin oğlu” gibi çirkin bir anlama karşılık gelse de genel olarak “haram yiyiciler” manasında kullanılıyor. “Zede” ise herkesin bildiği gibi vurulmuş, çarpılmış yani maruz kalmış anlamına geliyor. Depremzede/afetzede/kazazede, depreme /afete/kazaya maruz kalmış demek. “Haramzede” diye bir kullanım yok, buna anlam veren benim. Genelde “haramzade” demek isteyenler imla hatası yaparak haramzede şeklinde yazabiliyor. Oysa haramzadenin olduğu yerde haramzede de olmalı. Çünkü “haram”ın olduğu yerde mutlaka o harama maruz kalan, zarar gören en az bir kişi vardır ve o kişi “haramzede”dir. İşte dünya üzerinde “adalet” mekanizmasının işlemediği her toprak parçasında aslolan iki kutup vardır: haramzadeler ve haramzedeler.

Devlet kurumu olan Halkbank, 2021 yılında cirosu 3.500 lira olan bir şirkete birer gün arayla 75 milyon, sonraki dönemlerde de toplam 500 milyon lira kredi vermiş. Kredi verilen kişi suç örgütü lideri olma nedeniyle şu an hapiste olan Ayhan Bora Kaplan diye biri. Bu kredi olayını raporlayan, usulsüzlüğe dikkat çeken raporu hazırlayan da MASAK diye bilinen mali suçları araştırma kurulu. Belgeye bir gazeteci ulaşıp bunu da haber yapınca RTÜK hemen devreye girip bu konuya dair yayın yasağı getiriyor. Yetmiyor, RTÜK başkanı şöyle bir açıklama yapıyor: “Hiç kimsenin vatandaşımızın hizmetinde olan güzide bir Kamu Bankamıza ve Üst Kurulumuza haksızca saldırmasına hakkı yoktur.” Neden yapıyor bunu? Çünkü bildiğiniz gibi AKP ailesine mensup bir bürokrat asla tek bir görevde değildir. Mesela bir kurumun başındaysa, bir başka kurumun da yöneticisidir. Son derece liyakat sahibi bu zat da hem RTÜK’ün başında hem de Halkbank’ın yönetim kurulunda 🙂 Devletin bir kurumu yolsuzluk, hukuksuzluk tespit ediyor, beyefendi çıkıp da “MASAK raporu hatalıdır, böyle bir kredi söz konusu değildir” gibi sözler yerine yayın yasağı getirip üzerine de “haksızca Halkbank’a ve yönetimine saldırmayın” diyor. Diyoruz ya, vatandaşı olmasan son derece eğlenceli bir ülke burası. Hiçbir kredi borcu, vergi borcu olmayan, sicili her anlamda tertemiz kişiler nakit sıkışıklığına düşüp cüzi miktar kredi çekmeye kalksa Adem ile Havva’ya varana kadar soyağacı araştırılıp bin tane soru soran bankalar, adli sicil kaydı çıkarılmaya kalkılsa yazıcının mürekkebi bitecek seviyede olan kişilere 500 milyon lira kredi verebiliyor. Bunlar bir de gündeme gelenler, bilmediğimiz neler vardır. Mesela meşhur 128 milyar doların akıbetinin ne olduğu bilinmiyor. Öyle güçlü ve doymak bilinmeyen haramzadelik. Kendi servetleri olsa bana ne, bize ne! Sonra: “fiyatlar niye bu kadar arttı”. Ne olacaktı? Ne alırsan bir tane de devlete alıyorsun. Onlar da “vergi” adı altında paraları toplayıp arka tarafta bölüşüyorlar. Ve ne yazık ki hiçbir korkuları da yok. Biz de yerde beş lira görsek “bin katı bizden çıkar” korkusuyla hemen birilerine vermeye çalışıyor ya da görmezden gelerek eğilip almıyoruz. Allah zaten sadece bize Allah, onlara gelince Hulusi Kentmen.
Haramzedelere mutlu pazarlar. Haramzadelerin canları cehenneme!
1 Comment