ALLAH UTANDIRMASIN

Ingmar Bergman’a sormuşlar. “Gidişat kötü dünya nasıl kurtulacak?” Bergman, “Utanç” diye yanıtlamış, “Dünyayı bir tek utanan insanlar kurtarabilir”. Sonrasında da dünya sinema tarihinde çok önemli bir yere sahip olan Skammen/Shame (Utanç) filminin senaryosunu yazıp yönetmenliğini yaparak insanlığa sunmuş.

Bana göre insanın en değerli “insani” özelliği “utanç”tır. Çünkü utanç; “vicdan”ın ve “pişmanlık”ın yansımasıdır. Bir anlamda “kibir”in panzehiridir. Peygamberin dediği gibi: “Şayet utanmıyorsan, dilediğini yap!”

Geçtiğimiz hafta paylaştığım yazıda Türkçede iyi temennilerde bulunmak için sonsuz sayıda ifade olduğunu söylemiştim. Bu kadar zengin bir dilde nasıl olmuşsa “Allah utandırmasın” diye bir kalıp ortaya çıkmış. Üzerine düşündüğümüzde “Allah, pişman olup utanacağın işler yapmana mani olsun” gibi bir anlam çıkıyor gibi ama öyle olur olmadık yerlerde kullanılıyor ki ne manası, ne bağlamı söylenecek duruma uygun. Sosyal medyaya bakıyorsun, ailenin bir ferdi askere gidiyor, altında mutlaka “Allah utandırmasın” diye bir yorum yer alıyor. Sınava girerken, otomobilini değiştirirken, düğün, doğum yani hemen her olayda bu söz öbeğini kullanan bir güruh var. Bu kalıbı dillerine pelesenk eden “dinci”ler. E bir söz olur olmadık yerde dile geliyorsa bunun bir yansıması olacaktır ve oldu da. “Allah utandırmasın” diye diye utanma duyguları sönümlendi. Artık hiçbir şeyden utanç duymuyorlar.

Gözlemlerime göre “Allah utandırmasın”, en çok da işe başlama, terfi alma gibi durumlarda ağızlarda sakız olmuş. İstisnaları mutlaka vardır ama herhangi bir kişi bir göreve geldiyse ve ağırlıklı olarak kendisine “Allah utandırmasın” deniliyorsa, o kişi mutlaka torpil, kayırmaca gibi hak edilmeyen etki sonucunda o makamda kendine yer edinmiştir. Nasıl olsa Diyanet’ten “torpil ile işe girmek hoş değil ama kazançları helaldir” diye fetvayı da aldılar. Yani utanmazlıklarına dini de alet ettiler, artık neyden utanabilirler ki? Torpil ile işe girmek hoş değilmiş ama alınan maaş helalmiş! Aynı mantıkla hırsızlık yapmak hoş değil ama çaldığın parayı dilediğin gibi kullanmakta hiçbir sorun yok. Kumar oynamak hoş değil ama kazandığın para helal v.s gibi saçmasapan durumlar…

Liyakatsiz, torpil sonucu yapılan atamalar konusunda kendi çıtasını her geçen gün daha da aşmayı beceren iktidar, bu başarısına bir yenisini daha eklemiş. Daha önce hayvanat bahçesi müdürü TÜBİTAK’a; milli güreşçi, bir bankanın yönetim kuruluna; zabıta müdürü, şehir tiyatroları müdürlüğüne; Başçavuş, TRT 6’nın haber müdürlüğüne v.s derken, şimdi de bir hastanede tıbbi sekreterlik yapan son derece donanımlı(!) bir vatandaş, Ticaret Bakanlığına daire başkanı olarak 4200 ek gösterge ile atanmış. Tıbbi sekreterin görev tanımına baktım, şöyle yazıyor: “Sağlık kurum ve kuruluşlarında randevu hizmetlerini ve hasta kabul işlemlerini yapar. Hastaya ait tıbbi ve idari kayıtları tutar, elektronik ve/veya sesli ortamlara kayıt edilen tıbbi verileri tıbbi belgelere dönüştürür.” Böyle bir görevi sürdürürken alakasız bir bakanlığa hem de “daire başkanı” olarak atanmak ancak “Allah utandırmasın”cıların becerebileceği bir başarı.

Normalde bakanlık içinden herhangi birinin bu göreve gelmesi için önce uzman yardımcısı, sonra uzman, sonra şef, sonra müdür v.s olması gerekiyor. Yani 25-30 yaşında bakanlıkta işe başlasa ve bakanlık şeffaf olup hiçbir şekilde torpil söz konusu olmasa ancak 55-60 yaşlarında daire başkanlığına gelebilirken, kurum dışından, hiçbir yetkinliği olmayan birisi Allah’ın lütfu(!) ile böyle bir makama ulaşabiliyor. İçlerinden birisi bile “niye Sağlık Bakanlığında görev vermiyoruz da Ticaret Bakanlığında görevlendiriyoruz” dememiş. Çünkü adamlar/kadınlar o kadar rahat ki nasıl olsa kovuşturma, soruşturma, denetleme, yargılama yapılmayacak. Halk da zaten salak, öncekiler gibi iki gün içinde unutulacak. Bir iki cılız ses çıkartana da “fetöcü” damgası vurup “bayrak inmez, ezan dinmez” dedin mi tamamdır.

Önlerinde tek bir rakip kaldı, o da “çılgın” diye bilinen Eski Roma İmparatoru Caligula. Caligula bindiği atı senatör yapmıştı. Bizde de “Yeliz” olarak bilinen ve özel şoförlük dışında hiçbir vasfı olmayan zat milletvekili olmuştu ama yetmez. Caligula’yı geçmek için ondan daha absürd bir şey yapılması lazım. O potansiyel de fazlasıyla var.

Utanma duygusunu diri tutanlara iyi Pazarlar.

2 Comments

  1. Gunaydin Elif, Ozal zamaninda cok unlu olan sozu; “Benim memurum isini bilir” sacmasiyla rusveti mesrulastirdigi gibi simdilerde yine ahlak sorununun baska turunu yasiyoruz. Simdiki fetbazlarin ulkede yaptigi tahribat ise, herseyde oldugu gibi Allah ve dini kendi cikarlarina alet ederek amaclarina ulasmaktir. Boylece bunlar da adam kayirma, yagmalama, hirsizlik ve ahlak disi her sey normalmis gibi insanlara yutturulmaya calisiliyor. Iyi pazarlar, Aydin Erturk

    Sent from my T-Mobile 5G Device Get Outlook for Androidhttps://aka.ms/AAb9ysg ________________________________

    Liked by 1 kişi

Yorum bırakın