SÖYLEDİĞİNİN FAKİRİ OLMAK

Başta Adalet Bakanı olmak üzere neredeyse bütün bakanlar hemen her gün halkı ikna etmek için: “Türkiye, hukuk devletidir”, “Yargı bağımsızdır” diye açıklama yapıyor. Yakında: “Vallahi bağımsız”, “Bugün daha da bağımsız” gibi ifadelerle inandırıcılığı artırma yoluna gidebilirler 🙂 Gülüyorum, çünkü son derece komik bir durum. Gerçekten bağımsız olsa, hukuk işliyor olsa bu kadar açıklama yapılır mı? 

“Söylediğinin fakiri olmak” diyorum bu tarz davranışlara. “Gerçek”i “söz” ile örtmek…Teröre destek verenlerin ağzında sürekli “barış” var. Yakasına Atatürk rozeti takıp yani Atatürk’ü kalkan olarak kullanıp “Türkiyeli”, “Türkçe edebiyat” gibi absürd laflar eden sözde Atatürkçüler, “Ne Mutlu Türküm Diyene” diye biten “Andımız”ın kaldırılmasından rahatsız olmayan Milliyetçiler… Sadece siyasi durumlar da değil, asli görevi insanlara dini konularda yardımcı olmak, dini anlatmak olan bir müftü, topluma mal olmuş birinin vefatı üzerine “gebermiş” diyebiliyor. “Biz bir aileyiz” diyen şirketler, en çok mobbingin uygulandığı yerler v.s

Bunlar kelimeleri zengin ama kalpleri yoksul insanlar. Dillerinden dökülen ahlak, namus, erdem nutuklarıyla bir imparatorluk kurarlar ama kendi içlerinde bir harabede yaşarlar. Nietzsche’nin dediği gibi: “Kim namus ve ahlak şövalyeliği yapıyorsa, bilin ki en namussuzu odur.” Çünkü en çok bağıranlar, en çok gizleyenlerdir. En yükseğe çıkarılan erdem, çoğu zaman yere en uzak olan yalandır.

Söylediğinin fakiri olmak… Ne büyük bir yoksulluktur bu. Cümlelerin büyük ama kalbin küçükse… Savunduğun şeyin gerisindeysen, sözlerin seni yüceltemez; yalnızca açığa vurur. Bir insanın söylediklerine bile sahip olamaması, hayattaki en derin iflaslardan biridir.

Ahlak üzerine vaaz verip bir yetim hakkına susan, namus üzerine nutuk atıp karanlıkta kirli pazarlıklar yapan, adalet isteyen ama kendi sırasını kayıran… İşte hepsi, söylediklerinin fakiridir. Onlar için söz bir perde, erdem bir tiyatro kostümüdür. Gerçek yoksulluk, cebinde para olmaması değil; ruhunda söylediğine yetecek asaletin olmamasıdır.

Bazen bir insan, söylediği bir tek kelimeyle hüküm verir kendi vicdanına. Ama fark etmez. Çünkü aynada kendini değil, kurduğu sahneyi izler. Ne kadar inandırıcı oynadığını düşünür, oysa seyirci susmuştur çoktan. Ve Nietzsche, sahnenin arkasından fısıldar: “Bilin ki en namussuzu o’dur.” Kendi sözünün bile gerisinde olan, yalnızca kendini kandıran söz simsarları!

Onlar konuşur. Çok konuşur. Süslü cümlelerle, yüksek perdeden, kararlı bir tonla… Ama söylediklerinde ne samimiyet vardır, ne sorumluluk. Çünkü söz onlar için bir araçtır, bir maske, bir makyaj. Gerçekleri saklamak, çarpıtmak, karartmak için kullanırlar kelimeleri. Onların lügatında en çok geçen kelimeler, aslında içini en çok boşalttıklarıdır.

Adalet derler, çünkü adaleti öldürmüşlerdir.

Barış derler, çünkü savaşla beslenirler.

Ahlak derler, çünkü hayasızlıklarını gizlemek isterler.

Halk derler, çünkü halkı en çok unutan onlardır.

Söz simsarları; kelimeleri alır, içini boşaltır, yeniden paketler ve pazara sürer. Onlar için değer yoktur, sadece vitrin vardır. Ne kadar çok bağırırlarsa, o kadar çok inandırdıklarını sanırlar. Ama hakikat bağırmaz; o yürür, sessizce ama kararlı.

Söz simsarları, bu çağın yeni tüccarlarıdır.

Sattıkları şey: kelimedir.

Yalancı sermayeleri: itibardır.

Gizli ajandaları: tahakkümdür.

Ve en büyük korkuları: Aynaya bakmak…

Oysa erdem, sessiz bir sadakattir söze. Söylediğin kadar yaşarsın. Söylediğine yetebildiğin ölçüde insansın. Geri kalanı süs, geri kalanı sis… Ve bir gün herkes sözünü yitirir ama yalnızca bazıları ardında kendine yakışır bir iz bırakır. Söylediğinin zengini olmak, sözün emekçisi olmak, işte bu, karakterin asıl tanımıdır.

Gün gelir, ne dediğin değil; ne kadarına sabrettiğin, ne kadarıyla savaştığın, ne kadarını kendine uyguladığın konuşur. Çünkü kelimeler büyür, döner dolaşır ve seni bulur. O gün geldiğinde ya sözlerinin gölgesinde kaybolur ya da onların ışığında görünür olursun.

Kendi cümlesine muhtaç, kendi ilkesine uzak, kendi ahlakının yoksulu olanlardan olma. Sözüyle gösteriş yapanı değil, sözüyle susan ama yaşayanı anla. Ve unutma, söylediklerinin zenginiysen, seni fakir gösterecek hiçbir hayat şekli yoktur.

İyi Pazarlar

1 Comment

  1. Sevgili Elif, bos tenekeden ancak gurultu cikar, cehaletin hukum surdugu yerde bundan baskasi beklenemez zaten. Yillardir kendilerini her kurumun ve seyin ustunde gorenler elbetki kendilerini yasalarin da ustunde gorduler. Ellerine gecen tum olanaklari kendi cikarlari icin acimasiz ve hoyratca kullaniyorlar, sanki yarin yok gibi. Tabiki bunlari yaparken ahlak, kul hakki yeme, veya insan haklari vs hic onemli degil onlar icin. Bence bunlarin son kullanma tarihi coktan gecti ve kokustular artik. Onemli olan sey, Ataturkun israrla gosterdigi, aklin ve bilimin yolundan usanmadan ve yilmadan devam etmektir.
    Iyi haftalar dilerim.
    Aydin

    Sent from my T-Mobile 5G Device
    Get Outlook for Androidhttps://aka.ms/AAb9ysg


    Beğen

Yorum bırakın