8 Mart üstüne!

Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü… Aslında bakarsınız, böyle bir günün varlığı bile aidiyet hissettiğim eşitlikçi görüşe ters. Niye böyle bir gün var? Geri kalan 364 gün erkeklere ait olduğu için mi? Doğuşu ile bir erkek bebeğin doğum gururunu yaşatmamış, hayatı boyunca da isteklerini, özünü, sözünü ikinci planda hissetmiş kız çocukları için mi? Hayatının baharında vahşeti, acıyı ve tüm karanlık duyguları parçalanmış bedeniyle taşıyıp, toprağa karışan Özgecan’lar için günah çıkartmak için mi? 14’ünde bir elinde lahana bebeği, beyaz duvağının bile yüzünü örtmeye utandığı çocuk gelinlerin yası için mi? Sahi bugün niye var? Eğitim görme, istediğini giyme, gezme özgürlüğü izne tabi görülen, düşleri bile karartılmış kadınların eşitsizliğini göz önüne sermek mi yoksa merhem olmak mı amaç?

Bugün doğruluğunu bildiğimiz istatistiki verilere göre: Dünya daki iş dünyasındaki üst düzey yönetici kadrosunun %15’i, 193 devlet başkanının 19’u kadın. Aynı üniversite mezunu ve akran olan erkek, kadın olan meslektaşından %20 oranında daha fazla ücret alıyor. Dünya’daki arazilerin %1′ i, 300 trilyon dolarlık mal varlıklarının 14 trilyonu kadınlara ait. Dünya’da her üç kadından biri şiddet veya taciz görüyor ve ülkemize bakarsak, kadınlara şiddet olayları o kadar fazla ki, az gelişmişlik düzeyinin bıçak izi gibi, yaradan kan damlar. Yanlış anlaşılmasın, erkeklerin hayatı da kolay değil, ben hayatı paylaşmaktan yanayım, bir evin iki reisi vardır: biri kadın, diğeri erkek..Bir evde kadın işi, erkek işi yoktur ona ev işi denir, birlikte yapılır. Kadına yönelik pozitif de olsa, her türlü ayrımcılığa karşı duvar örmeliyiz tüm gücümüzle..

Neden başarı ve sevilme oranı erkeklerde doğru orantılı giderken, kadınlarda ters orantılı gider, hiç düşündünüz mü bunu? Hatta bu durum, Harvard üniversitesinde işletme bölümünde yapılan bir çalışmada ispatlanmış. Silikon Vadisindeki bir firmada operatör olarak çalışan Heidi Roizen isimli bir kadın ile ilgili bir araştırma bu. Heidi Rozen, tanıdıklarını kullanarak çok başarılı bir yatırımcı oluyor. 2002 yılında, bir profesör Heidi Rozen vakasını alıyor ve ismini Howard Roizen olarak değiştiriyor. Her iki vakayı da iki grup öğrencisine ödev olarak veriyor. İki vaka arasında tek bir fark var: Heidi kelimesi yerine Howard kelimesi yazılmış. Ama bu tek kelime çok büyük bir fark yaratıyor. Anketi yapan kız ve erkek öğrenciler, hem Heidi hem Howard’ın eşit derecede başarılı olduğunu düşünüyor, bu güzel..Ama kötü olan şu ki, herkes Howard’ı beğeniyor. Süper bir adam, herkes onun altına çalışmak istiyor, hatta onunla balığa çıkmayı isteyenler var. Peki Heidi? Çok emin değiller. Biraz fazla iddialı. Biraz fazla politik. Onun altında çalışmayı çok da istemiyor kimse. İşte olayın karmaşık olan kısmı bu, kadını hemcinsleri bile desteklemezken, erkeklerin ondan emir almak istemeleri fazlasıyla beklenti dışı..

Bugünün anlam ve önemi, 8 Mart 1857 de, Amerika’ da kötü çalışma şartlarını protesto ederken, çıkan yangın ve polisin barikatı arasında sıkışarak feci şekilde can veren 129 emekçi kadını, namus ve töre cinayetlerine kurban gitmiş, milyonlarca isimsiz kadını, babası tarafından kuma gömülmüş, okul çağında başlık parasını koca evine gönderilmiş çocukları, taciz görmüş, şiddet görmüş kadınları anmaktır.

Aynı zamanda, başarılı işlere imza atmış, çığır açmış kadınları anlamak ve alkışlamaktır.

Sözü;

– Kadın haklarının yasalaştırması fikrini 18. yyda ilk ortaya atan Mary Wollstonecraft’a

– radyoaktivite terimini ilk bulan, yüksek derecede radyoaktif olduğu için laboratuvar defteri kurşun kutuda saklanan ve bu uğurda ölen Marie Curie’ye,

– Başvurduğu 4. tıp fakültesinde, erkek öğrencilerin anketiyle “şaka olsun” diye kabul edilen 1849 da ilk tıp fakültesi diplomasını almış ve sonrasında kadınlar için tıp fakültesi açmış dünyanın ilk kadın hekimi Dr. Elizabeth Blackwell’ e ve Osmanlı’nın ilk diplomalı kadın doktoru, mücadele timsali Safiye Ali’ye

– Kadın Martin Luther King, ırkçılığa karşı dimdik duran bir Rosa Parks’a

– Türkiye Cumhuriyeti’nin yetiştirdiği en önemli ve dünya çapında tanınan sopranolarından La Diva Turca Leyla Gencer’e

– Müslüman kadınların sahneye çıkmasının yasak olduğu bir dönemde zoru başararak sahneye çıkan, 39 yıllık kısacık ömründe bir çığır aşmış Afife Jale’ye

– Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı’nı kurarak; sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada da yaygın olan hastalığın gerilemesinde büyük rol oynayan, çağdaş Türk kadını Prof. Dr. Türkan Saylan’a

– Böcek endokrinolojisi alanında çığır açtı. 1957’de yayımladığı makaleleriyle dünyada büyük yankı uyandıran Türkiye’nin ilk zooloji uzmanlarından Semahat Geldiay’a

– İlk kez Müslüman bir ülkenin başbakanı olan Benazir Bhutto’ya, ayrıca en uzun süreli başbakanlık yapan Demir leydi Margaret Thatcher’a

-Güneşin parlaklık ve sıcaklığının gezegenlerin oluşum sürecinde Dünya ve Ay’ın fiziksel ve kimyasal özelliklerine doğrudan etki yaptığını bilim dünyasında ilk gösteren kişi, Apollo başarı ödülü sahibi Dilhan Eryurt’a

-Bir asır deviren Türk Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ a

– Harika çocuklar yasasının çıkartılmasının nedeni, uluslararası çapta bir değer, piyano sanatçısı İdil Biret’e

– Manş denizini yüzerek geçen ilk Türk kızı Nesrin Olgun Arslan’a, dünya sualtı dalış rekortmeni Yasemin Dalkılıç’a

ve isimlerini sayamadığım liderlik etmiş, direnişin sembolü olmuş, mücadeleci ruhlarıyla Dünya’yı değiştirmiş tüm kadınlara bırakıyor ve alkışlıyorum.

Asıl öge insandır. Eşitlikçi görüşleriyle Dünya’ yı güzelleştiren tüm erkek ve kadınlara selam olsun. Türk kadınına seçme ve seçilme özgürlüğü tanıyan Mustafa Kemal Atatürk’le bitirmek istiyorum:

“Yeryüzünde gördüğümüz her şey, kadının eseridir.”

Her gün 8 Mart olsun! Sevgilerle…

Elif Ata

1 Comment

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s