Ne zaman bir şehit haberi okusam, dinlesem şu fıkramsı anlatı gelir aklıma:
Geçmiş zamanlarda köyde yaşayan bir adamın yetişkin üç oğlu varmış. Padişah bir ülkeye savaş açınca asker ihtiyacı hasıl olmuş ve her evden eli silah tutan birini savaşmak için askere almışlar. Bu adama da gelip üç oğlundan birinin askere alınacağı söylenince, en büyük oğlunu orduya vermiş. Savaş sonrası çocuğun ölüm haberi gelince “vatan sağolsun” demiş. Zaman geçmiş, padişah bu defa başka bir ülkeye savaş açmış, gene askere alımlar başlamış. Köye gelip yaşlı adama iki oğlundan birinin orduya alınacağı söylenince, büyük oğlunu onlara teslim etmiş. Yapılan savaşta o oğlunun da vefat ettiğini öğrenince “vatan sağolsun” demiş. Bir süre sonra padişah yeni bir savaş emri vermiş. Gene ordu toplanmış, gene köye gelmişler ve evdeki son oğlunun da askere alınacağı söylenince adam dayanamamış: “Padişaha söyleyin, bana güvenip de sağa sola efelenip savaş açmasın” demiş.
Çocuktum, ne zaman haberleri izlesem en az bir askerimizin şehit olduğunu duyardım, kocaman yaşlara geldim hala şehit haberlerini okuyup kahroluyor, kahrediyorum. Topyekün savaşla mı, diplomasi yoluyla mı artık nasıl olacaksa bu sorun çözülmek zorunda.
Sosyal medyadan takip ediyoruz, bölgede olanlar ya da onların yakınları ilk gün “13-14 şehit var” diye paylaşım yaptılar. Milli Savunma Bakanlığı onları yalanlayıp “3 şehit” diye açılış yaptı, kısa süre sonra “6 şehit” güncellemesi yaptılar ve belli ki basına da bu şekilde servis etmelerini istediler. Aradan 12-13 saat geçti ve “6 şehit daha var” dediler. Bir anda “12 şehit” demenin infiale yol açacağını mı düşündüler ya da artık neyi hesap ettilerse sözleşmişcesine tüm haber kanalları “6 şehit” üzerinden haber yapıp durdu. Şehitler üzerinden bile matematik hesabı yapmak nasıl iğrenç bir politika! Oysa bu kadar uyuşmuş, tepkisiz halka 12 desen ne olur, 120 desen ne olur? Sanki Suudi Arabistan kralı ölünce ulusal yas ilan edenler, Filistinliler için ulusal yas ilan etmekle kalmayıp organize olarak pek çok şehrin sokaklarında gösteri yapanlar Türk askerinin şehit olması için tepki mi gösterecekti? Gene de bu kadar yozlaşmışlık içinde bizim güvendiğimiz bir ordumuz vardı. Sağolsunlar onun da içini boşalttılar. “3 diyelim, sonra 6 yaparız, bir gün sonra da 6 şehidimiz daha var deriz, alıştıra alıştıra söyleriz”… Tabii 10 Kasım’da Atatürk’ün fotoğrafını takmayı reddeden teğmenlerin, o teğmene tepki gösterdikleri için soruşturma açan komutanların yer aldığı “ordu”ya ne kadar “Türk ordusu” denir, muamma. Genelkurmay Başkanı’nı yani ordunun en tepesindeki adamı “terör örgütü yöneticisi” diye hapse atan bir ülkeden bahsediyoruz.
Gene “İnlerine gireceğiz”, “Hesabını soracağız”, “Milletimizin başı sağolsun”, “CHP, HDP/DEM ile anlaştı, suçlu sizsiniz”, “AKP açılım yaptı, destek verdi suçlu sizsiniz” v.s diye hep ötekini suçlayan sözler duyacağız önümüzdeki hafta. Belki de bugün oynanacak Galatasaray-Fenerbahçe maçında sansasyonel bir şey yaşanıp şehitlere dair konuşulmayacak bile. Sonuçta bir Türk askerinin şehit olması haberi, Dilan Polat’ın tutuklanmasından ya da bir hakemin sahada dayak yemesinden ne yazık ki daha değerli değil. Sonuçta “şehit ateşi” sadece düştüğü yeri yakıyor ve o ateş de ne hikmetse hiçbir zaman boğazdaki bir yalıya, bir villaya, bir rezidansa veya herhangi bir siyasinin malikanesine düşmüyor. Nasıldı o söz: “Vatan savaşta fakirlerin, barışta zenginlerindir”. İşte çoğu şehidimiz gibi bu 12 şehidimizden birinin Anadolu’nun bir köyündeki evinin fotoğrafı:

Eminim yarından itibaren hükümet, sivil toplum örgütleri, tanınmış müteahhitler bu evin yerine yeni bir ev yapmak için sıraya girecekler. Ama 2023 yılının son demlerinde, böylesi köhne bir evde insanların neden ve nasıl yaşadıklarını, bunda sorumlulukları olup olmadığını düşünmeyecekler. Çünkü onlar için bu insanların “oy” dışında önemi yok. Hayır bu niyet okuma değil. Buyrun, şu andaki Ekonomiden Sorumlu Bakanımız Mehmet Şimşek’in geçmiş yıllardaki bir gönderisi:

“Fakir aile ziyareti”… Ne kadar çirkin bir dil. Ama arkasında bir gerçekliği, içlerindeki “gerçek” zihniyeti de barındırıyor. Tek başına bir AKP eleştirisi değil bu. Sanki CHP’li çok mu matah? Mesela aynı anda Ankara’nın valiliğini, belediye başkanlığını ve CHP il başkanlığı görevlerini yürüten Nevzat Tandoğan, köyde yaşayanları hakir görüp “Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lazımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek” deyip Ankara’nın girişlerine zabıtalar koyarak köyde yaşayanların Ankara’ya girişini on yıllarca engellemedi mi? Aşık Veysel’i bile Ankara’ya sokmamış bir zihniyet. Bunun partisi, inancı, şusu busu yok, biraz palazlanan, biti kanlanan, maddi durumu daha düşük kişilere böcek gibi bakıyor. Yani “büyük balık küçük balığı yutar”dan çok “küçük balık, daha küçük balığı yutar” durumu. Ama savaş ya da illegal eylemler olunca ilk kapılarını çaldıkları da o fakirler, köylüler oluyor. Çünkü harcanması en kolay, en masrafsız grup.
Maalesef devlete, başta hükümet olmak üzere istisnasız tüm siyasi partilere, yetkililere zerre kadar inancım yok. Milletin Meclis’inde dahi “Abdullah Öcalan’a özgürlük” diye yırtınanlara karşı hiçbir duruş sergileyemeyen güruh bu ülkeye ne verebilir ki? Öfkemi tek bir yere kanalize de etmek istemiyorum. Bu durum nasıl düzelir, işte onu hiç bilmiyorum. Aslında biliyorum ya da fikrim var diyebilirim ama ne yazık ki elden bir şey gelmiyor…
Hayatının baharında bu dünyadan ayrılan, belki de hiçbir hayalini gerçekleştiremeyen bütün şehitlerimizin mekanı cennet olsun, ailelerine de Allah sabır versin.
Ülkemde şehitler bile siyasi ya en çokta bu üzüyor beni
BeğenBeğen
Sevgili Elif,
Yazinin basligi gibi ve yuzlerce diger konularda oldugu gibi insanlari kahrediyor bu basimizdakiler. Yillardir kullandiklari sacma sapan ” sehitler olmez vatan bolunmez” gibi sloganlarla milletin evladini kirdiriyor, sonra da gulunc olup sehit ailesini ziyaret ediyorlar. Aslinda cok aci ama baska hic bir ulkede yoktur boyle bir komedi.
Ama sorunun bir parcasi, insanlarin acisini dile getiremeyen zavalli muhalefet takimidir. Oy kaybi ve kiclarinin korkusundan gercekten muhalefet yapmiyor zavalli adamlar.
Iyi pazarlar dilerim.
Aydin Erturk
Sent from my T-Mobile 5G Device
Get Outlook for Androidhttps://aka.ms/AAb9ysg
BeğenLiked by 1 kişi