
Türkçeye “suçlu zevkler” şeklinde çevrilen, benim “mahçup zevkler” olarak kullanmayı daha uygun bulduğum İngilizce bir ifade var: “guilty pleasure”. Basitçe şöyle açıklanabilir: Yapılan herhangi bir eylemin (dinlenilen şarkı, izlenilen film, okunulan bir kitap v.s) aslında “kalitesiz” ya da içinde bulunduğun ortam için “aykırı” olduğunun farkında olup gene de o eylemi ifa edip haz almak ama “birine anlatsam benimle dalga geçer” mahcubiyetiyle bu durumu da kimselerle paylaş(a)mamak. Recep İvedik türü filmleri izlediğini saklayan beyaz yakalılar, gizli gizli Ahmet Kaya parçaları dinleyen muhafazakarlar, diyette olduğunu söyleyip evde Nutella kaşıklayanlar gibi belki milyonlarca örnek verilebilecek tutumlar mahçup zevklerin içinde yer alır. Burada haklı olarak şu sorulabilir: “İnsan haz duyduğu eylemleri neden saklasın ya da onları yaptığı için neden utansın?”
Verilere göre dünyada en sık görülen ruh hastalıklarından biri “utangaçlık”mış. Psikiyatride utangaçlığın adı “sosyal anksiyete bozukluğu/sosyal fobi” olarak geçiyor. Aslında ben “bozukluk” kelimesinden rahatsız oluyorum. Bana göre organizma “hasta”lanır, mekanizma “bozulur”. Göz bozulmaz, hastalanır; saat bozulur, telefon bozulur. Belli ki tıp dilinde “bozukluk”, “hastalık”ın alt kümesi olarak kullanılıyor. Ruhunda bir hastalık var, bunun nedeni de sosyal anksiyete bozukluğu gibi… İngilizcedeki disorder-illness ayrımını bu şekilde çevirmişler ama keşke “bozukluk” yerine daha farklı bir terim kullanılsaymış. İlginçtir, binlerce yıl önce Hipokrat’ın bile tanımladığı “utangaçlık” ancak 1980’ler gibi çok yakın bir zaman diliminde “hastalık” olarak kabul edilmiş. Gerçi hala utangaçlığın hastalık değil de doğuştan ya da çevrenin etkisiyle kazanılan kişilik özelliği olduğunu iddia edenlerin sayısı da az değil. Ben şimdilik iki düşüncenin de tam ortasındayım: hastalık da olabilir, kişilik özelliği de. Utangaçlık o kadar geniş bir alan ki her vakayı patolojk bir durum ya da salt kişilik özelliği olarak değerlendirmek pek mümkün görünmüyor. Mesela henüz çocukken eve gelen misafirlere “hoşgeldin” dememek için odasından çıkmayan bir çocuğun utangaçlığı ile ergenliğe kadar hiçbir utangaçlık emaresi göstermemiş bir gencin sevdiği kişiye bir türlü açılamaması ya da iş hayatında yıllar geçse de bir sunum ya da konuşma yaparken heyecandan kaynaklanan utangaçlığın aynı damardan beslendiğini zannetmiyorum. Üçünün de yaşadığı “utangaçlık” ama çıkış noktaları, yansımaları çok farklı…
Her gün bir Falım sakızını açıp içinde yazan maniyi okuyarak güne başlamak gibi mahçup zevklerim var benim de (Artık açıkladığıma göre gizliliği kalmadı tabii 😊) Tam olarak mahçup zevk olmasa da kötü bir eyleme başvuran kişinin, aynı şekilde karşılık bulmasından müthiş haz duyuyorum. Yeni nesil Tosuncuk’u, sahte bal, yanmaz kefen satıcılarına falan tanıklık etti, biz “Jet Fadıl”ı, Selçuk Parsadan’ı gördük, bizden öncekiler ise bu işin piri Sülün Osman’a tanıklık etmiş. Hepsi de dolandırıcı ama Sülün Osman’ın kendi açıklaması şu minvalde: “7-8 bilezikle geliyorum adamın önüne akşam vakti. Kuyumcunun kapısındayız ve dükkan kapalı. Karımın hastalığını anlatıyorum, acilen bilezikleri bozdurmam gerektiğini, o an nöbetçi eczaneye gidip hastaneden istedikleri ilaçları almamın şart olduğunu söylüyorum falan. Gerçek olsalar bileziklerin fiyatı 1.000 lira. Diyorum ki 300 liraya ihtiyacım var, paranın gerisi umurumda değil, yeter ki karım ameliyat masasında kalmasın. Adam sabah sarrafa gidip bilezikleri bin liraya bozdurabileceğini ve birkaç saat içinde havadan 700 lira kazanacağını düşünüyor. O arada benim ayakçım da ortaya çıkıyor ve o almak istiyor bilezikleri. Telaşlanıyor adam kazanç imkanı kaybolacak diye. 300 lirayı verip alıyor bilezikleri, ben de kayboluyorum ortalıktan. Adam ertesi sabah kuyumcuya gidip de bileziklerin sahte olduğunu öğrenince “dolandırıldım” diye karakola gidiyor. Demiyorlar ki ona, be adam 1000 liralık bileziği 300 liraya almayı düşünürken aklında ne vardı, diye. Gayet açık ki, beni dolandırmayı planlamıştı. Ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış tek bir kişiyi dolandırmadım.” Sülün Osman’ın bütün dolandırıcılık işleri böyle miydi bilemem ama mesela TSK’nın itibarını yerle bir edip her türlü hukuksuzluğu hak görerek türlü ayak oyunlarıyla ülkenin Genelkurmay Başkanı’nı “terörist” olarak yargılayan Fethullahçıların aynı şekilde muamele görmesinden; haksız bir penaltı kazanıp maç kazanan herhangi bir futbol takımının, bir başka maçta haksız bir penaltıyla maç ya da puan kaybetmesinden; evinde eşine şiddet uygulayan birinin başka birinden şiddet görmesinden v.s zevk duyuyorum. Aslında ne olursa olsun dolandırıcılık, hukuksuzluk, haksızlık, şiddet gibi eylemler “suç” ama “ilahi adalet”in hep öte dünyaya bırakılmasını istemiyorum. Bu yüzden de bu tarz “ava giderken avlanma”, “ettiğini bulma”, “kendi silahınla vurulma” anlatılarını okumak, şahitlik etmekten haz duyuyorum.
Ramazan ayında artık geleneksel hale gelmiş “ilk Ramazan dayağı nerede atılacak” traji-komik sorusu 2024 için biraz gecikmeli de olsa cevabını buldu. Nerdeyse hemen her sene ilk dayak haberleri Erzurum, Konya gibi şehirlerden gelirdi.


Bu sene talihli şehrimiz İstanbul oldu. Ama bir farkla, bu defa “Ramazan’da sigara mı içilir” diye iki kadına laf atıp hakaret eden adamı, kadınlar güzelce dövmüşler.
https://www.haberler.com/3-sayfa/kadinlar-neden-oruc-tutmuyorsun-diyerek-16974262-haberi/
Linki açamayanlar için haber kısaca şöyle:

Gel şimdi bu haberi okuyup videoyu izleyip de zevk alma 🙂 Sana ne milletin orucundan, sigara içmesinden, dininden, inanışından?
Bu arada dayak mevzusundaki başarıları (!) tescilli şehirlerden henüz bir haber gelmemesini halkın sağduyusunun gelişimine mi yormalı yoksa ekonomik dar-boğazdan dolayı artık dışarda yemek yiyen insan sayısının azlığına mı, yormalı bilemedim. Baksanıza bu haberde bile hadise yemek değil de sigara üzerinden başlamış…
Mahçup da olsa zevklerinizden vazgeçmemeniz dileğiyle,
İyi Pazarlar
Yazılarından hep aynı tadı aldığım kıymetli Elif beklediğim üzere yine o tat ile karşımda.
İlk defa duyduğum guilty pleasure harika bir konu olmuş.
Ben de yemekteyiz formatını çok seviyorum 🤷🏻♂️😇😁
BeğenLiked by 1 kişi
Çok teşekkürler Barış gülümseten yorumun için 🙂
BeğenBeğen