💞💌📝
1941 de bir Kasım gecesi, 2. Dünya savaşında Kızıl Ordunun Hitler’in Nazilerini durduracağı Stalingrad cephesinde bir asker, ölümün kucağında, barut kokan cehenneme bakıyor. Tetikte olması gerekirken, zihninin ‘artık yeter’ nidaları dudaklarından bir küfür gibi fırlamak üzere. Her hücresi, bedeninin her zerresi bir an önce gitmek istiyor görür görmez aşık olduğu sevgilinin yanına. Konsantrasyonunu iyice kaybedecek gibi olduğunda ürperiyor, bir kurşun gelip bedenini delebilir, hemen orada ‘ölü asker’ olmaktan çok kavuşamamaktan korkuyor.
Büyük özlem zihnini kemirirken oracıkta alıyor kalemi eline ve yazıyor : “Bekle beni” (Zhdi Menia)
Konstantin Simonov, Rus şair ve ünlü savaş kitaplarının yazarı işte bu duygularla sevdiği kadına ünlü şiirini yazdı. Şiirden çok bir umuttan bayraktı bu dizeler. Ölen yüzlerce askerin göğsünde bulunacak, kargacık burgacık yazılarla yazılmış şiirdi. Öyle sevildi ki, Rusya’da kutsal metinlerden sonra en çok okunan metin olduğu söylenir. Bekleyenler ve bekledikleri için hüzünlü şarkı ve ezgilerin güftesidir. Ne ilginçtir ki şairi onu izne çıkan bir asker ile savaş muhabiri olarak çalıştığı gazeteye çok az yayınlanma umuduyla gönderdikten bir süre sonra, savaş meydanında başka bir askerin söylediği şarkıda ilk kez duymuştur. Şiir gazeteye ulaşmış yayınlandıktan sonra savaşa rağmen geniş kitlelerin yüreğine dokunmuştu.
Simonov’un özleminden yandığı aşkının adı “Valentina Serova” idi. Onu ilk bir tren istasyonunda gördü. Gördüğünde zihninde beliren fotoğraf onu özlediğinde ilhamını aldığı görüntüsü olarak kaldı. Simonov “Bolahnin dantelleri ve Gorodets işlemeleriyle süslü gök mavisi bir elbise giymiş olan Valentina, uçuşan sarı saçları, yaramazca havalanan eteği ve boynundaki beyaz inci gerdanlığıyla çok güzel bir kadındı ve ona âşık olmamak imkansızdı” sözcükleriyle ifade edecektir bu anı. Valentina o zamanlarda 21 yaşında, Rus sinema sanatçısıdır ve yeni yeni ünlenmeye başlamıştır. Simonov’un aşkı karşılıklıdır, 1943’de evlenirler. Savaş yılları bitene kadar cepheden Valentina’ya ithafen şiirler yazmıştır. Ancak bu büyük aşka rağmen, “senin yüzün benim kaderim” dediği kadın ile bir kaderi sonuna kadar paylaşamazlar. Savaştan döndüğünde, Valentina artık ünlü bir film yıldızıdır, hayatı daha farklıdır. Simonov ise hala cephede yaşıyor gibidir. Ortada yakışıklı aktör isimleri ile Valentina’nın adını geçiren dedikodular dolaşmaktadır. Evliliklerine son noktayı Simonov koyar. “Bekle beni” dediği kadını karlı bir Moskova sabahında tek söz söylemeden bırakıp, gider ve asla geri dönmez. Kalırsa, Valentina ve aşkına zarar vermekten korkar. Kendini yazmaya verir, ödüllü savaş kitaplarını bu dönemde yazar.
1975’ de Valentina öldüğünde cenazesine Simonov gitmez. Ertesi gün mezarda mavi- sarı yapraklı hercai menekşe üstünde ‘bekle beni’ notuyla bulunur. Simonov bu çiçeği kendi yollayıp yollamadığı hakkındaki sorulara ne ‘evet’ der ne de ‘hayır’… Dört sene sonra vefat eder ve aşkın hilal hali ‘bekleyiş’ biter!
İşte o şiir:
“Bekle beni, döneceğim
Bütün direncinle bekle beni.
Bekle hüzün yağmurları
Gökyüzünü kaplayınca,
Kara kış üşütürken bekle,
Sarı sıcaklar yakarken bekle.
Kimseler beklemezken bekle beni,
Unut anılarla yüklü bir geçmişi
Ne bir mektup ne bir haber
Gelmesin ne çıkar, bekle beni
Bekle beni döneceğim
Bekle, yalnızca sen bekle beni.
Bekle beni döneceğim, bırak
Beklemekten usanmış dostlarım
Oğlum, anam, yoldaşlarım
Öldüğümü sansınlar benim
Umudu kesip bir ateşin başında
Beni yad edip içsinler ama sen
İçme sakın yürek acısı o şaraptan
İnançla, sabırla bekle beni.
Bekle beni, döneceğim
Tüm ölümlere inat bekle.
Çünkü o büyük bekleyişin
Düşman ateşinden kurtaracak beni.
Bekle kızgın sıcaklar içinde,
Karlar savrulurken bekle beni,
Yalnızca seninle ben, ikimiz
Ölümsüz olduğumuzu bileceğiz;
O sırrı, o hiç kimsenin bilmediği.
Kimseler beklemezken
Senin beni beklediğini”
Cem Karaca’nın sesinden dinleyelim:
Keyifli, mutlu bir gün dileğiyle
Sevgilerimle 💝
#simonov #beklebeni #birşiirinhikayesi