Logoterapinin babası nörolog Viktor Emily Frankl’ın Anlam İstenci kitabından alıntıdır:
”Yakınlarda, kadının biri sabahın üçünde bana telefon etti ve intihar etmeye kesin kararlı olduğunu ama bu konu hakkında neler diyeceğimi de merak ettiğini söyledi. Ona bu kararın aleyhindeki ve hayatta kalmanın lehindeki tüm delilleri sıralayarak cevap verdim. Onunla yarım saat, en sonunda canına kıymayacağına ve hastaneye beni görmeye geleceğine dair söz verinceye kadar konuştum. Hastaneye geldiğinde ona sıraladığım delillerin hiç birinin onu etkilemediği ortaya çıktı. Onu intihar etmemeye ikna eden, gece yarısı uykumda rahatsız edildiğim için sinirlenmek yerine onu sabırla dinlemem ve onunla yarım saat konuşmammış. Böyle bir olayın geçekleşebildiği dünyayı kadın, yaşamaya değer bir dünya olarak görmüş.” Öyledir insanoğlu dünyanın vebaliyle ezilirken, umutsuz ve yılmış iken, gördüğü bir bahar dalına, bir çocuğun masum gülüşüne dertlerini asabilir.

Viktor E. Frankl, çoğumuzun tahayyül edemeyeceği büyük acılardan geçmiş, Nazi toplama kamplarında ailesini kaybettiği gibi, kendi de insanlık dışı muameleden fazlasıyla nasibini almış biridir. Çok bunalmış hissettiğimde onu -30 derece soğukta çalıştırılırken ve tanıdığı insanların çıplak ayaklarının donmuş bir yaprak gibi kırılgan seslerine karışan acıdan yalvaran çığlıklarına rağmen, cebindeki küçücük bir parça ekmeği yerken düşünürüm. Girdiği Nazi kampındaki kuşkusuz en özgür adamlarından biriydi hatta kampı yönetenlerden daha da özgür. Fiziksel şartlardan dolayı özgür olmayabiliriz, ancak, her koşul ve şart altında seçim yapma, tutum belirleme özgürlüğüne sahibiz. Tıpkı şu günlerde olduğu gibi.. Acı çekmenin iradesine ermek; Dostoyevski’nin “Beni korkutan tek bir şey var : Acılarıma değmemek” ifadesindeki amaçtır. Viktor Frankl’in dediği gibi: “Eğer yaşamda gerçekten bir anlam varsa, acıda da bir anlam olmalıdır. Acı da yaşamın keder ve ölüm kadar silinmez bir parçasıdır. Acı ve ölüm olmaksızın, insan yaşamı tamamlanmış olmaz.”

Çocuklar için sıkılmanın yaratıcılığı teşvik edeceği düşünüyorsa, insanlar için de acı çekmenin, kabullenmenin ve nedenine dair anlamı düşünmenin iyileştirici etkisi vardır. Corona günlerine daha farklı bir gözle bakmaya başladım: Bu bir küresel salgın değil, küresel bir iyileşme sürecidir. Doğayı sevmenin, etrafa saygının, temizliğin, şefkat ve merhametin yayılmasıdır…
Çin İtalya’ya yolladığı tıbbi maske kolilerinin üzerini filozof Seneca’dan bir şiirle süslemiş: “Bizler aynı denizin dalgaları, aynı ağacın yaprakları, aynı bahçenin çiçekleriyiz.”
Japonya da Çin’e yolladığı kolileri bir Budist şiiri ile : “Farklı dağlara, nehirlere sahip olsak da aynı güneşi, ayı ve gökyüzünü paylaşıyoruz.”
Bugünlerin nedenini düşünelim ve üç güzel şey yapalım biri kendimiz, diğeri başka bir canlı için ve üçüncü de evren için olsun.
İyi pazarlar,
Sevgilerle💝
#evdekal #Coronagünlükleri
Elifcim kalemine sağlık . İnsan bilinmezin karşısında yanılılabilirliği ve alçak gönüllü olmayı deneyimliyor aslında kim olduğumuzun sırrıyla karşı karşıyayız. Doğada öyle bir denge var ki … İnsanoğlu bilmez ki canlının toprağa, toprağın canlıya ,suya havaya dönüştüğü gibi, kayıpların kazanca, kazancın kayıplara, belanın huzura, huzurun belaya ,sevince veya kedere dönüşebileceğini … O yüzden düşünmeden istemeye değil , umuda ,sabretmeye ve beklemeye ihtiyacımız var. Basitce yaşayıp cömertce sevmenin , merhamet ve iyiliğin gücüne inanarak…..Yazındaki bu sihirli cümle herşeyin özeti aslında “ Öyledir insanoğlu dünyanın vebaliyle ezilirken, umutsuz ve yılmış iken, gördüğü bir bahar dalına, bir çocuğun masum gülüşüne dertlerini asabililir “ aklına ve kalemine sağlık tekrardan
BeğenBeğen
Kalemine saglik, teşekkürler prenses.. gececek bu günler az kaldi biliyorum. Ya da buna inanmak istiyorum..
Ben de insanogluna özüne dönme, icindeki insanı bulma sansini verdigini düşünüyorum son gunlerde.
Bizler için hayatını hice sayan her sektörde çalışan herkese de minnetlerimi sunuyorum..
BeğenBeğen