Antik Yunan’da özellikle Aristoteles sonrası kadınların toplumda yok sayılması kurumsallaşmış bir hal kazanmıştı. Çünkü Aristoteles tam anlamıyla kadın düşmanıydı ve fikirleriyle halkı etkisi altında bırakıyordu. Bu yüzden Antik Yunan’da tam bir ataerkil toplum hüküm sürüyordu. Kadınların tıp eğitimi almaları yani doktor olmaları yasaktı. Bu dönemde varlıklı bir ailenin kızı olan Agnodice ısrarla tıp eğitimi alıp doktor olmak istiyor. Fikrini babasıyla paylaştığında da babası başlarda itiraz etse de sonradan onun en büyük destekçisi oluyor. Baba şöyle bir fikir sunuyor: “Evvela saçlarını kes, sonrasında erkek kıyafetleri giyip İskenderiye’de tıp eğitimi al.” Agnodice babasının söylediklerini aynen yerine getiriyor ve çok zor şartlarda bu eğitimi alıp doktor olmaya hak kazanıyor. Doktorluğu alıyor ama mesleğini icra etmesi için erkek gibi davranmaya devam etmek zorunda çünkü kadın olduğu anlaşılırsa bu mesleği yapamayacaktır. Atina sokaklarında erkek gibi dolaştığı bir sırada doğum sancısı çeken bir kadının çığlıklarını duyuyor. Yanına gidip yardım etmek istiyor ama kadın, Agnodice’i erkek olarak gördüğü için buna müsaade etmiyor. Bunun üzerine Agnodice kimse görmeden kıyafetlerini kaldırıp kendisinin de kadın olduğunu kanıtlıyor ve kadının doğumunu yaptırıyor. Bu hikaye kadınların arasında hızlıca yayılınca tüm kadınlar hastalandığında Agnodice gitmeye başlıyor. Tabii bu sefer de erkek doktorlar durumdan şikayetçi oluyorlar ve erkek sandıkları Agnodice’i “kadınları baştan çıkarmak”la suçlayıp mahkemeye şikayette bulunuyorlar. Mahkeme Agnodice için idam kararı veriyor. Bunun üzerine Agnodice hayatını kurtarabilmek için kadın olduğunu itiraf ediyor. Mahkeme bu defa da kadınların tıp eğitimi almaları ve hekimlik yapmları yasak olduğu için idam kararı veriyor. Bu kararı haber alan başta mahkemedeki yargıçların eşleri olmak üzere pek çok kadın Atina sokaklarında “Hepimiz Agnodicesiz”, “Doktorluk hakkımız söke söke alırız” 🙂 diyerek idama karşı çıkıyorlar ve ekliyorlar: “Eğer Agnodice idam edilirse, onunla birlikte ölüme gideceğiz”. Bu baskılara dayanamayan mahkeme üyeleri Agnodice’i serbest bırakıyor ve sadece kadınlara bakmak şartıyla kadınların hekimlik yapmasına müsaade çıkıyor. Agnodice de “ilk jinekolog” olarak tarihteki yerini alıyor.

Agnodice’ten binlerce yıl sonra durum farklı coğrafyalarda da olsa pek değişiklik göstermiyor. Tıp diploması almış ilk kadın doktor diye bilinen Elizabeth Blackwell, tıp eğitimi almak için tam 29 okula başvuruda bulunur ve hepsinden de olumsuz cevap alır. Çünkü o yıllarda Amerika’da “doktorluk kadın işi değildir” diye düşünülüyordu. Kendisini kabul eden Geneva Tıp Fakültesi ise aslında bu başvuruyu öğrencilerle paylaşmışlar ve hepsi bu bir şaka olmalı diyerek kendilerine rakip okulların böyle bir şey tertip ettiğini zannedip onay vermişler. Tabii gerçekten karşılarına bir kadın çıkınca hepsi şok olmuş, eğitim hayatı boyunca da Elizabeth’e bu işten vazgeçmesi gerektiğini söyleyip durmuşlar. Elizabeth de inat etmiş ve okulu bitirmiş.

Mary Edwards Walker, Amerikan İç Savaşı sırasında gönüllü olarak doktor olmak ister. Tabii kadınların ordu içinde doktorluk yapmaları yasaktır. O da tıpkı Agnodice gibi erkek kılığına girip savaş esnasında doktorluk yapar. Savaş bittikten sonra kendisine Onur Madalyası verilir ki bunu almış tek kadındır. Tabii sonrasınra birkaç hasta ruhlu erkek 1917’de bu ödülü alanların listesinden kendisini çıkarsa da 1977’de iade-i itibar yapılır.


Osmanlı’da da kadınların tıp fakültesinde eğitim görmelerine izin yoktu. Çocukluğundan beri insanları iyileştirme isteğinde olan Safiye Ali, bu topraklarda eğitim alamayacağı için bir yolunu bulup Almanya’da tıp fakültesine girer. Çok zor şartlarda eğitim hayatına devam eder ve hatta günlüğüne şöyle bir not düşer: “Çöpten çıkarıp geceleri yediğim ekmek hiç ağrıma gitmiyor. Ülkemde tıp fakültesi varken buralarda olmam daha çok ağrıma gidiyor. Ne olursa olsun ülkeme doktor olarak döneceğim.” Dediğini de yapar ve doktor olarak ülkeye dönerek Cağaloğlu’nda bir muayenehane açar. Tabii kadın doktor olduğu için kimse rağbet etmez. Gelenler de “nasıl olsa kadınsın” deyip muayene ücretinin küçük bir miktarını verip çıkarlar. Kazandığı parayla süt ve bakımevi açar. Tıp eğitimi veren ilk kadın doktor olur. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi için bir yığın mücadele verir. Kansere yenik düşer ve tedavi gördüğü Almanya’da hayata gözlerini yumar. Son sözlerinin “Kadınlar size emanet” dediği rivayet edilir.

Türkiye’de ilk kadın doktor olarak çoğu yerde Safiye Ali ismi geçse de aslında ondan daha önce bunu gerçekleştiren kişi Zaruhi Serope Kavalcıyan’dır. Belki de Ermeni asıllı olmasından dolayı ismi pek geçmese de, Zaruhi 1877 Adapazarı doğumludur. Babası Serope Kavalcıyan Amerika’da Boston Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş ama Türkiye’ye dönüp yıllarca Adapazarı’nda doktorluk yapmıştır. Zaruhi de babasına özenmiş ve çocukluktan itibaren doktor olmak istemiş. Osmanlıdaki yasaktan dolayı Amerika’ya tıp eğitimi almış ve 1903’de mezun olmuştur. Mezuniyetten bir yıl sonra ülkeye dönmüş ancak 2. Abdülhamid döneminde Türkiye’de sadece Osmanlı uyruğunda olmayan kadın hekimlere çalışma izni verildiği için, kendi adına hekimlik yapamamış, babasının yanında asistan hekimlik ve Amerikan Kolejinde biyoloji öğretmenliği yapmıştır. 1921’de Üsküdar’a taşınmış burada yaptığı güzel hizmetlerden Doktor Kaval olarak bayağı da iyi bir şekilde anılmış.

Yüzyıllar boyunca devirdaim eden şey: Erkek kendini üstün görür, kadını baskılar, önüne engeller koyar; kadın ise kendini kanıtlamak için her defasında daha yoğun bir şekilde mücadele etmek zorundadır. Düşünün ki insan hayatı için en önemli alan olan “sağlık”ta bile kadınlar doktor olmak için ne uğraşlar vermişler.
Felsefe’nin gelişmesine öncülük etmiş Aristoteles, sadece yukarda ismi geçen binbir mücadeleyle doktor olmuş beş kadının tırnağı olamaz 🙂 Dünyanın tüm tıp fakültelerinden her mezun olan bir kadın, Aristoteles ve onun peşinden gidenlerin yani Aristogiller familyasının mezarlarında ters dönmesine vesile oluyordur. İyi de oluyordur 🙂
Keyifli Pazarlar,
Sevgilerimle 💖
Güne seni okuyarak baslamak çok güzel .. artık her yerde okuyabilsek, calisabilsek de alttan alta aynı sıkıntıyı yasamiyor muyuz? Ama Agnodice’ nin kadınlar tarafından desteklenmiş olması bir nebze de olsa sevindirdi. Çünkü günümüzde en büyük engeller arasında maalesef hemcinslerimiz gelmiyor mu ?.. kalemine, yüreğine sağlık 🙏😘💜 iyi pazarlar
BeğenLiked by 1 kişi
Elifcim kalemin her daim ışıldasın. MÖ 384-322 yıllarında yaşayan Aristodan Cumhuriyete kadar onca kadın tüm zorlu engellere karşı yılmadan mücadele etmiş ve başarmışlar ancak ATA mızın “ Kadınlar içtimai hayatta erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekcisi olacaklardır “ kıymetli sözleri tarih sayfalarında beyaz ve temiz bir sayfa açmıştır.
BeğenLiked by 1 kişi
Kadin haklari somurusu, kadina baski ve siddet son zamanlarda yeniden hortladi. Bunun baslica nedenlerinden biri Ataturkun kurdugu Cumhuriyet ve Turk kadinina tanidigi ozgurluk kavramlaridir. Basta tum ozgurluk ve Cumhuriyetin ulkeye getirdigi yeniliklere karsi olan kafalarin kadin ozgurlugu ve siddet uygulama konusunda gorulen cagdisi cabalarinin basinda Ataturk ve devrimlerini yok etmek ve hic saymaktan baska bir sey olamaz. Eline ve fikirlerine saglik.
BeğenLiked by 1 kişi