BEYNİ YERE YAKINLAR

Küresel ekonomik kriz, küresel salgın hastalık, ülke ekonomisinin dibe çökmesi, daha ne olabilir derken yanı başımızda başlayıp tüm dünyayı etkileyen bir savaşa da tanıklık edeceğimiz varmış. Dünyadaki ilk savaşın adı bilinmiyor ama ilk antlaşmanın Hitit ve Mısır arasında imzalanan Kadeş Antlaşması olduğunu ve onun da Milattan Önce 1200’lerin sonunda yaşanan savaş sonrası ortaya çıktığını biliyoruz. Tarih öncesi bilimle uğraşanlar o tarihlerde dünya nüfusunun 30-40 milyon civarında olduğunu söylüyor. Yani nerdeyse bütün dünyada yaşayan sayısı, İstanbul’un nüfusu kadar. Ne oluyor, ne yetmiyor ya da neyi paylaşamıyorlar da bu insanlar hemen birbirini öldürmek için topyekün şiddet uyguluyor? Bunun spesifik bir cevabı yok. Aşık Veysel’in dizelerindeki gibi: “Koyun kuzu ile gezerdi, fikir başka başka olmasa”. Fikirler başka olunca ve de herkes bir diğeri üzerinde tahakküm uygulama derdine düşünce kavgalar, çatışmalar ve savaşlar başlıyor. “İki derviş bir posta sığar, iki kral cihana sığmaz” sözü boş değil. Çünkü “derviş” varlığını kendi içinde arayandır. Kral, padişah, sultan, devlet başkanı, cumhurbaşkanı v.s ise, dış dünyada.

Her neyse, o ya da bu sebeple çıkmış bir savaşı şimdilik uzaktan seyrediyoruz. Umarım bir an önce bu anlamsız durum en az hasarla son bulur. Pek çok muhalif parti, isim eleştirse de kendi adıma hükümetin şu ana kadar doğru bir strateji ile hareket ettiğini düşünüyorum. Önce Nato’ya üye Avrupa devletlerine yardım etmiyorsunuz diye kızdı, sonra da Avrupa Konseyi’nde Rusya’nın üyeliğinin dondurulmasında çekimser oy kullanan tek devlet oldu. Muhalif kesim de “bir öyle diyorsun bir öyle” diye mantıksız eleştiri yapıyor. Oysa her iki durumda da haklı bir tutum var: Nato’ya kızıyor çünkü Ukrayna, Nato’ya güvendi. Putin’i kışkırtan gene Nato oldu (Putin’in saldırgan davranışı ayrı bir konu). Ukrayna’nın Cumhurbaşkanı açıkça söyledi: “Nato üyesi ülkeler bize yardım etmeye çekiniyor” diye. Tayyip Erdoğan da onların bu ikiyüzlü tutumunu eleştirdi. Oylamada da bu savaşta herhangi bir tarafta olmadığımızı alenen göstermiş olundu. Bakın Almanya, Rusya’nın SWIFT adlı bankalar arası para transfer sisteminden çıkarılmasını İngiltere ve Amerika’ya rağmen neden reddetti? Çünkü öncelikle kendi ülkesini düşünüyor. Bu yüzden bizim hükümeti de uluslararası arenada ilk defa bu kadar makul buldum. Dilerim aynı tutuma devam ederler.

Gazeteciler, siyasetçiler, dış politika uzmanları, stratejistler sürekli savaşa dair konuşuyor. Benim de hiç ilgi alanım olmadığı için savaş için bu kadar konuşmam bile fazla. Ama canımı sıkan, gözüme batan, öfke patlaması yaşatan bir şeyler oldu. Bu toplumdaki erkeklerin çoğunda “olayları kadınlara bağlama” sendromu gibi bir şey var. Kimileri: “Sınıra gidiyorum, Ukraynalı kadınları alıp geleceğim” diyor, kimileri: “savaştan kaçanlar bize sığınsın” yazıyor, bir başkası ki televizyonda muhabir: “Ukraynalı kadınlar, kocalarını bırakıp kaçıyor” gibi salak salak yorumlar yapıyor.

Rizeli biri video çekmiş, yarım Türkçesi ile Ukraynalı kadınlara sesleniyor: “Başka ülkeye cidersenuz hakkum haram olsun”. İnsanlar orada yaşam, onur mücadelesi veriyor, bu da sırtlan gibi konuşlanmış zevkinin peşinde.  Senin de, zihniyetinin de Allah belanı versin! Koskoca bir toplum “güçlü” ile “cinsellik” kavramlarını eşitleyip cinsel bir problemi “iktidarsızlık” olarak niteleyebiliyor. Kabile yaşantısından ne farkı var? Tıbba ilgim var ve ilaç sektöründe çalışıyorum ama eğer sosyal medya olmasaydı SMA hastalığını bilmiyor olacaktım. Uzmanlar SMA hastalığının Türkiye’de, diğer dünya ülkelerinden daha fazla görülmesini “akraba evliliği”ne bağlıyorlar. İstisnai durum olan “sevgi” evliliğini bir tarafa koyarsak (ki bunu bile anlayamıyorum ama gene de kabul edebiliyorum) bir insan , teyzesinin, halasının, amcasının, dayısının kızı/oğlu ile nasıl evlenebilir? Kabile kültürü işte.

Ne kadar doğrudur bilmiyorum, Batı’da “kabakulak” hastalığının en ciddi komplikasyonu “sağırlık” olarak anlatılırken, Türkiye’de en ciddi komplikasyonun “kısırlık” olduğu anlatılırmış 🙂

Beynini cinsel organına endekslemiş insanların tahakkümü.

Bir kadın olarak hayatın bana öğrettiği en önemli detaylardan biridir: Kaba eti değil ama beyni yere yakın olandan korkacaksın!

İyi Pazarlar..

1 Comment

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s