Ayasofya, Hasankeyf ve Nasrullah Camii üstüne…

Daha önceden de birkaç defa belirttiğim gibi siyasi yazı yazmaktan hoşlanmıyorum ama öyle olaylar oluyor ki gündeme de kayıtsız kalmak mümkün olmuyor. Cuma günü itibariyle Bizanslılar tarafından kilise olarak açılan, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethiyle camiye çevrilen, Atatürk döneminden müze haline getirilen Ayasofya, tekrardan camiye dönüştürüldü.

Haziran, 2019
Ocak, 2020 ‘Gece gece Ayasofya’ turundan çektiğim bir kare

Uzun süredir kötüye giden bir ekonomi varken (mesela 2014 yılında 2 lira olan dolar şimdi 7 lira bandında. Yükselen dolar değil, değer kaybeden Türk lirası. Yani 6 sene gibi kısa sayılacak bir zaman aralığında %350 fakirleşme var ve bunun izahı da yok) üzerine bir de Corona virüsü eklenince piyasaların tepetaklak olmasını da göz önüne aldığımızda böyle bir hamlenin halka ne gibi bir fayda sağlayacağını düşündüğümde hiçbir cevap bulamıyorum. Zaten siyasette parti ayırt etmeksizin herhangi bir hükümetin ilk amacının halk faydası olduğuna inanmıyorum. Kamu yararı ancak 2 veya 3. sebep olabiliyor. Sağlıklı düşünen hemen her insanın aklına gelebilecek soruları soralım, Ayasofya’nın camiye dönüşmesindeki kamu faydası ne olabilir:

– Bölgede yaşayan insanlar için ibadethane sayısı yeterli değil

Böyle bir şey mümkün değil çünkü İstanbul’un en fazla camiye sahip bir bölgeden bahsediyoruz. Hatta daha 1 sene evvel Tayyip Erdoğan tam da hayatımın yarısının geçtiği Tekirdağ’da yaptığı mitingde Ayasofya’nın tekrar cami olarak açılması isteğine karşı şu ifadeleri kullandı: “Sultanahmet’i bir doldurun ondan sonra ona bakarız. Bak şimdi Büyük Çamlıca Camii’ni yaptık. 4 tane 5 tane Ayasofya eder. O kadar büyük. 60 bin kişiyi alabilecek kapasitede. Ve Anadolu Yakası’nda tüm İstanbul’da ve Türkiye’de en büyük camii oldu, buyurun. Mesele o değil. Bu işin siyasi boyutu var. Yan tarafta Sultanahmet’i doldurmayacaksın, Ayasofya’yı dolduralım diyeceksin. Bu oyunlara gelmeyelim. Bunların hepsi tezgah.” Bu “Önce Sultanahmet’i doldurun” lafını daha önceki senelerde de söylemişti. Demek ki ortada ibadethane anlamında bir ihtiyaç yok

– Ayasofya “kılıç hakkı” olarak camiye çevrilmiştir ve Fatih Sultan Mehmet’in vasiyeti gereği burası cami olarak kalmalıydı

Bunun da halka bir faydası yok ama gene de tarih ile bağ kurmaya çalışıyorsak evet Ortaçağ’da büyük devletler fethettikleri yerlerdeki kiliseleri camiye ya da camileri kiliseye çeviriyorlardı. Ama şu gerçeği artık kabul edelim, Osmanlı Devleti çoktan yıkıldı. Böyle bir devlet yok. Son padişah İstanbul’u İngilizlere bırakıp gene onların desteğiyle kaçtığında artık böyle bir devletten söz etmek de mümkün değildi. İstanbul’dan İngiliz askerleri kovan da Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Türk ordusuydu. Bu durumda da “kılıç hakkı” diye bir şey varsa o hak da Atatürk’e aittir ve o da Ayasofya’nın son derece akılcı bir şekilde müze olmasını istemiştir. Çünkü bu yapı kilise olarak kullanıldığında daha İslamiyet yoktu. Nerdeyse 900 sene kilise olarak hizmet etmiş, onun yarısı kadar süre cami olmuş bir yer artık dünya mirası olmalı, hiçbir din mensubu orayı simgeleştirmemelidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerinden olan Laiklik’in de en güzel uygulama şeklidir Ayasofya’nın müze olması. Uzun bir süre araştırdım ve İstanbul’da kiliseden camiye çevrilmiş 17 eser olduğunu gördüm. Atatürk, bu eserlerden sadece 2 tanesinin müzeye çevrilmesini istemiş. Biri Ayasofya diğeri de İstanbul Fatih Sultan Mehmet tarafından feth edilince Patrikhane olarak kullanılmış Fethiye Cami. Diğer 15’ine dair hiçbir girişimi olmamış. Demek ki olayın islamla, hıristiyanlıkla bir alakası yok. Her iki din için de önemli gibi görünen sembol iki yeri müzeleştirmiş. Oysa ne kadar da akılcı bir girişimmiş.

– İspanya’da, Yunanistan’da ya da diğer Balkan ülkelerinde birçok cami kiliseye çevrildi. Onlar müze yapmazken biz neden Ayasofya’yı müze yapıyoruz? Hem bütün dünya Ayasofya’nın cami olmasına karşıysa mutlaka bizim zararımıza bir şey vardır

Bunun da görünüşte halka bir faydası yok ama kendimizi daha iyi daha güçlü hissetmek istiyorsak, bunun yolu bu değil ki. Kaldı ki yurtdışındaki haber sitelerine baktım, inceledim Yunanistan’daki bir kesim hariç kimsenin umrunda bile değil Ayasofya’nın cami olarak açılması. Ufak tefek haber yapmışlar. Bir de UNESCO bu duruma üzüldüklerini belirtmişler, onların da amacı dünya miraslarını korumak ki haklılar. Osmanlı zamanında Ayasofya için bir dolu bakım yapılmış tamam da içinde bulunduğumuz zaman diliminde Ayasofya’nın içindeki fresklerin, gravürlerin sağlıklı bir şekilde kalacağını kim garanti edebilir? Ayasofya için değil ama Hasankeyf için geçen hafta Newyork Times gazetesi manşetten “Refah için tarihi bir hazineyi batırmak” şeklinde haber yaptı. Hasankeyf’in nasıl da mahvedildiğine dair. İşte Hasankeyf’in önceki durumu ve şimdiki hali:

Bunu da geçenlerde bir twitter hesabı sayesinde gördüm Kastamonu’daki Nasrullah Camisi’nde restorasyon yapılmış. Bakın ne hale gemiş, bariz bir şekilde badana yapılmış, hatlar, süslemeler kapatılmış ve bu işlem için bir de büyük bir meblağ ödenmiş. Kime? Recep Tayyip Erdoğan’ın İmam Hatip Lisesinden sınıf arkadaşının şirketine. Aynı şirket zaten bütün cami ihalelerini almış ne hikmetse. Caminin öncesi ve sonrası şöyle:

Önceki hali
Son hali

Diğer taraftan ilgili firma açıklama yaparak boya, badana iddialarını ret etti; camide iki dönem tarihi kalem işi bulunduğunu, 2. Dönem (19. yy) olanların kısmi olarak kaldırılarak, 1. Dönem (18. yy, II. Bayezid) zamanında yapılmış olduğu ilk haline titiz bir çalışma ile döndürüldüğü belirttiler. 19. yy – 1875 yılında yapılan ikinci onarımın izlerinin büyük oranda silinmesi ortaya bu görüntüleri çıkarmış. 2. Dönem kalem işlerinin tarihsel niteliği konusunu işin uzmanları daha iyi değerlendirecektir!

Hal böyleyken Ayasofya’nın da böyle bir duruma gelmeyeceğini kim garanti edebilir?

İspanya veya Balkan ülkelerinin yaptıkları da doğru değil elbette. Aynı şekilde İsrail de Mescid-i Aksa için benzer girişimlerde bulunuyor. Yaşadığımız çağda hala mekanlara, kıyafetlere v.s kutsallık atfetmek ne kadar doğru bilmiyorum. Bunu söylerken insanların manevi duygularını önemsemediğim anlaşılmasın, tabii ki her inanç değerlidir, bir başkasına zarar vermediği sürece. Ama daha 1 ay önce ilk defa özel bir şirket (SpaceX) uzay mekiğini hem de içinde insan olan mekiği uzaya fırlattı. Bu o kadar önemli bir gelişme ki başlı başına bir yazı konusu. Dünya bambaşka bir şeye dönüşmek üzereyken hala “din” üzerinden toplum şekillendirmesi yapmak son derece mantıksız geliyor.

Sonuç olarak Ayasofya’nın cami olarak, kilise olarak ya da müze olarak kullanılmasının kişisel anlamda bana hiçbir faydası yok. Ama ülke için bazı sıkıntıları var. Mesela İstanbul’a gelen turistler hatırı sayılır bir döviz bırakıyordu Ayasofya için, ondan vazgeçilecek. Bu en ufak kısmı. Asıl tehlikeli olan ise ilk defa daha önce Bakanlar Kurulu tarafından alınmış karar yok sayıldı. Bu emsal gösterilerek mesela Anayasa’nın değişmez maddeleri olarak görülen şeylerin değişme imkanı olamaz mı? Mevcut hükümet isterse yarın çıkıp “Türkiye’nin başkenti İstanbul” diye karar alabilecek demektir. Diğer ülkeler de takip ediyor gelişmeleri. Dış yatırımcı bir ülkeye para aktaracaksa önce adalet sistemine bakar, toplum yapısına bakar. İşte Volkwagen firması Türkiye’ye fabrika açacağız dedi, büyükçe bir yatırım yapılacaktı ama 2 senedir sürekli erteleme söz konusu. Bir başka konu ise diğer devletler tarafından toplum olarak nasıl algılandığın. Türkiye her ne kadar islam coğrafyası içinde bulunsa da Atatürk önderliğinde gerçekleştirdiği devrimlerle çağdaş bir ülke izlenimi veriyordu. İslam çağdaş değildir dediğim zannedilmesin, nihayetinde ben de bu dinin bir mensubuyum ama artık islam denilince batı dünyasının ilk aklına gelen Işid militanları, kara çarşaflı insanlar, bilime, gelişmelere kapalı zihinler oluyor. Yukardaki Newyork Times haberine bakın, ülkenin imajı kara çarşaflı kadınların yaşadığı yermiş gibi. Ayasofya’nın camiye dönüşmesi de bu imajı destekler nitelikte olacaktır.

Siyasi yorum yapmamak adına burada yazıyı sonlandırıyor, hepimize güzel bir Pazar ve bilinç dolu günler diliyorum.

Sevgilerimle 💖

5 Comments

  1. Elifcim kalemine sağlık . Enflasyon , işsizlik, yoksulluk , iş cinayetleri, dünya miraslarının katli, kadın ve çocuk istismarları, tutuklu gazeteciler, eğitim sistemi, adalet sistemi, liyakat , tarım hayvancılık , Hasankeyf , Ayasofya,Nasrullah cami , Salda …..anlat bitmez masalın sonunda gökten üç elma düşmüş tepemize tepemize uçuyoruz son hızla yokuş aşağı .

    Liked by 1 kişi

  2. Kızım , bilgilerin ışığında negüzel toparlayıp anlatmışsın kalemine sağlık.
    Çaresizlikleri her hallerinden okunuyor .güncel olaylar ve bu hükümetin pili bittigine dair gündeme getirdikleri gülünecek iddialar. Deniz bıtti devraldıkları bütün artı değerler mirasyedi edası ile bitti.Başarısızlıklarını örtmenın kolay yolu.Başarılı olmak için bilgili , liyakatlı öngörülü olmak gerekir. Makama bile hile ile gelen kişiden ne beklenir..
    Atalarımız , yeni doğan çocuk … .. belli olur derlerdi. Bu saçma ifadeler 40 yasına kadar dikili ağacı olmayan kişiye cuk diye oturuyor.

    Liked by 1 kişi

  3. Kalemine, aklına sağlık canim. Düşüncelerimi hislerimi o kadar guzel aktarmissin ki, teşekkürler.. cok üzgünüm her sey icin. Bıkkın, yorgun ve çaresiz hissediyorum. Serdiler üzerimize suni gündem örtüsü, serin serin uyuyun der gibi… İyi pazarlar prenses 😘

    Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s