Acıya bir tutam altın tozu!

Doğu ve Batı felsefeleri arasında gece ve gündüz gibi keskin hatlarla ayrılan pek çok fark vardır; sosyolojik imgelemde hayatın her katmanına sirayet eder.

Doğu ‘biz’ diyen kollektif anlayışla toplumsal düzenini kurarken, Batı ‘ben’ diyen öz benliğin değerini tüm bireyselliğiyle ortaya koyar. Batı ‘görür’; coğrafyasında görsellik, mükemmelliğe övgü yükselir. Doğu ise ‘duyar’ gözlerini kapatarak dinler (görür) ve coğrafyasında öze dönüş ve maneviyat yükselir. Batı hakikatı arayıp, kusursuzluğu yüceltir, Doğu ise ‘anlam’ arayışında, ‘kusur’un yaşanmışlığını kutsar. Bu anlayışın güzel örneklerinden; eskiyen hatta kırılmış olanın mükemmelliğini ortaya koyan Kintsugi sanatı çok hoşuma giden Japon felsefelerinden biridir.

Kırılan seramik veya porselen eşyanın parçalarını altın tozuyla birleştirerek, yaşanmışlığın değerini ve güzelliğini vurgulayan Kintsugi ile eşyalar yeniden doğar. Her tecrübenin bir bedeli vardır, bedeli gümüş saçlarla, acı ve üzüntü ile öderiz bazan. Kalbi kırılmış, büyük acılarla yüzleşmiş bir insan, altın ve platin kadar kıymetli bir hazinenin sahibidir aslında; tecrübenin, alınmış bir dersin ve yaşanmışlığın…

16.yy dan Kintsugi çalışması

Doğu ve Batının geçiş noktasında konuşlanmış Türklerin evi, medeniyetlerin tarihsel sahnesi Anadolu’da ise jeopolitik konumu gibi gecede güneş, gündüzde ay doğar! Yüzünün büyük kısmı doğuya, kalanı batıya dönük Günebakan gibi kendi güneşini takip eder. Toplumsal yaşam kollektivizmin etkisinde kuvvetli bir ‘biz’i işaret eder. Diğer taraftan, hayata bakış açısı ne Uzakdoğu gibi mistik ve içe dönük ne de İran gibi hayalcidir. Mitolojik dönemde de Türkler, Yunan ve İran hikmetlerinin aksine eski dinlerin mistik kalıntılarından en az düzeyde etkilenmiş ve daha realist ve kendine has bir dünya görüşü kazanmışlardır. Bu anlamda Türk hikmeti hakikatçi ve terakkicidir denebilir. ‘Kusur’lu olana yaklaşım ise, kusuru görmezden gelme, halı altına süpürme ve daha çok Batı felsefesindeki gibi mükemmelliği övme yönündedir diyebiliriz.

Kintsugi sanatı acı çekmiş olanın yaralarını Dünyadaki en pahalı maddeler ile belirgin hale getirirken, eskisinden daha değerli bir formda işlevini sürdürmesini sağlıyor. Kalp kırıklarının üstüne basıp geçerken, hatamızı sümen altı edip, bahanelerin geniş eteklerine gizlerken ve daha kötüsü başkasına mal ederken tek şeyi unutuyoruz: mükemmel ol(a)madığımızı… Gelmiş geçmiş en büyük Türk filozoflarından Farabi’ nin sözleriyle bitirmek istiyorum: “Ne kadar kibirli dursa da bardağın önünde eğilir çaydanlık. Öyleyse bu büyüklenme niye? Bu kibir, bu gurur niçin?” Kusurlarımızı altın tozuyla parlatabilmek… işte budur mesele…

Pırıl pırıl, mutlu bir Pazar günü dileğiyle.

Sevgilerle💖

11 Comments

  1. Günaydın sevgili Elif ,
    Yine harika bir paylaşım..
    Biz de senin harika yazın ve paylaşımın için şapka çıkarıp eğiliyoruz…
    Tüm aileye keyifli pazarlar , slm ve sevgiler 🙏🌺😍🙋‍♂️

    Liked by 1 kişi

      1. “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Ne boyca dağları aşabilir, ne de bakışlarınla yeri delebilirsin.”

        Liked by 1 kişi

  2. Ben de çok beğendim Elif’çim 👏 Doğu, batı ve Türklerin hata ve mükemmele olan bakış açılarını kintsugi sanatı ile çok özet ve güzel bir şekilde yorumlamışsın 👍

    Liked by 1 kişi

  3. Sectigin konular o kadar derin oluyor ki. Her pazar seni okuyarak, ice yolculuga basliyorum.. “ben” den kactigim, ” biz” e inandigim bir hayat sürmeye calistim. Kintsugi sanatini bilmemekle beraber, bu tarz eserler hep ilgimi cekiyordu. Her kirilmalarimiz, dağılıp dokulmelerimiz sevdiklerimizin kalplerinden dökülen altin tozu ile tamir olup yeni baslangiclar olsun 😘💜🙏 kalemine saglik. İyi pazarlar altın prenses 👸

    Liked by 1 kişi

    1. Geniş kalbinde insan ögesi ve kıymeti o kadar fazla ki, ‘düşüncelilik’ özündeki en yüksek değer. Bunun sana dönüşünün Bahar dalları gibi ‘Umut’ dolu olmasını dilerim. Çok teşekkür ederim varlığın için kıymetlim, öpüyorum çok🥰🙋‍♀️💕

      Liked by 1 kişi

  4. Elifcim doğu -batı sentezi ile zenginleştirdiğin detaylı yazın çok güzel olmuş kalemine ,aklına sağlık.
    ”Aldığın yara, ışığın sana akacağı yerdir.” demiş Mevlana . İster düşer kalırsın istersen de adına tecrübe dediğimiz tüm yaşanmışlıkların toplamından aldığımız derslerle yola devam edersin . Yaşam döngüsünde hiç birşey yok olmuyor aslında şekil ve boyut değiştirip yeniden doğup yoluna devam ediyor. Tıpkı zümrüdü – anka kuşunun küllerinden doğup can bulması gibi.

    Liked by 2 people

    1. Teyzeciğim her zamanki gibi yorumunu keyifle okudum. Çok teşekkürler, günü aydınlattın. Mevlana’nın sözü ne kadar anlamlı, çektiğimiz acıların dönüşümü vardır, panzehir gibi damarımızda dolaşır. Çok öpüyorum, iyi ki varsın💖🙏🙋‍♀️

      Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s