TAŞ YORGANLARDAKİ MUTLULUK

Hayatı boyunca bir defa da olsa köy tecrübesi yaşamış bir çocuğun sanırım en büyük kabusu, kendi ağırlığından çok daha fazla, içinde yün olduğu iddia edilse de o yaşlarda “beton” olarak algılanan atlas yorganlarda uyumaktır. (Tabii bir de bunun ekürisi vardır: 2 metre uzunluğunda, gene taştan yapılmış yastık 🙂 )

Soğuk kış gecelerinde ya da yaz aylarında “buranın gecesi serin olur” diyerek üste örtülen bu yorganların içine girildiğinde naftalin kokulu buz gibi bir hava sizi karşılar. Yorgandan verim alabilmek için önce sizin onu ısıtmanız gerekmektedir. Aa, unuttum: aslında yatağa girmeden önce nasıl yatacağınıza dair plan yapmalısınız, zira içine girdikten sonra manevra kabiliyetsizliğiniz deli gömleğinde bile yoktur 🙂 “Yatak hapisliği” diyordum buna, babaanne, anneanne, anne, hala, teyze v.s gibi gardiyanlara ihtiyaç duyulmayan bir mahpusluk. Sabah olduğunda ise sıcaklığından mı, korunaklığından mı, güven duygusundan mı, üstünüzdeki ağırlığın altında ezilmiş olmanızdan mı yoksa mükemmel bir uyku ziyafeti çektiğinizden dolayı mı bilinmez, bir türlü çıkmak istenilmez o yataktan. Çok sonradan anladım “Yattım Allah taş gibi, kaldır beni kuş gibi” çocuk duasının bu tecrübeyi yaşamış olanlar tarafından çıkarıldığını 🙂 Ve yıllar sonra Mitolojiye merak saldığımda fark ettim ki, Zeus tarafından omuzlarında gökkubeyi taşıma cezası verilen Atlas’ın çocukları da atlas yorganı taşımakla cezalandırıldı. Yani aslında hepimiz Atlas’ın çocuklarıyız 🙂 (Bu kısım tabii ki uydurma)

Mizah kısmı bir tarafa gerçekten de bilim adamları tarafından yapılan araştırmalar sonucunda ağır yorgan ve battaniye kullanımının insomnia, otizm, depresyon, anksiyete gibi olumsuz vakalara iyi geldiği kabul edilmiş.

https://theinventory.com/this-15-pound-blanket-helped-rewire-my-brain-1819834214#_ga=2.149533430.1119145029.1519573246-319711706.1471388436

https://www.businessinsider.com/ynm-weighted-blanket-review-2018-9?

https://www.tandfonline.com/doi/abs/10.1300/J004v24n01_05

İşte bu sebeple şimdilerde “weighted blanket” ismi verilen yorgan ve battaniyeler Batı dünyasında son derece revaçta.

Bunun nedenlerini şöyle açıklamışlar: Yorganın yarattığı basınç, serotonin hormonunun salgılanmasına sebep oluyormuş. Yani yorganın yarattığı ağırlık ve sarmalama hissi, anne karnındaki ve kucağındaki güvenliği anımsatarak beyinde oksitosin salınımı artırıyor ve bu durum insanı huzurlu ve güvende hissettiriyor. Bunun için de oran olarak kişinin kilosunun 1/10’u ağırlığında bir yorgan kullanılması uygun görülmüş.

Burada benim dikkatimi çeken asıl olay “sarılma” hissi. Gerçekten de insan eylemleri içinde en “gerçek”, en “teklifsiz”, en “sıcak” ve en “yoğun” eylem sarılmaktır. Hiç düşündünüz mü, insan üzgün, yorgun, moralsiz v.s olduğunda yatakta neden cenin pozisyonunda yatar? Çünkü anne karnını özler, birinin onu sarmasını, ona sarılmasını ister. Yaşadığımız pandemiden dolayı en mahrum kaldığımız ihtiyaç sanırım sarılmak. Yeni yıl sevdiklerimizi coşkuyla sevip sarmaladığımız bir dönem olur umarım. Zira buna her zamandan daha çok ihtiyacımız var…

Paulo Coelho’nun sarılmaya dair çok güzel bir tanımı vardır:

“İnsanlık kadar eski olan bu hareket, iki vücudun kavuşmasından çok daha fazlasını ifade eder. Sarılmanın anlamı şudur: sende bir tehlike sezmiyorum, yanında olmaktan korkmuyorum, rahatlayabilir, kendimi yuvamda hissedebilirim, beni koruyan ve anlayan birisi var. Bizde birine isteyerek her sarıldığımızda ömrümüzün bir gün uzadığına inanılır. Lütfen, şimdi sarıl bana.”

Anneannelerin, babaannelerin bir bildiği varmış diyerek yazıyı Yaşar Kemal’in şu sözünü değiştirip bitirmek istiyorum. (Ustaya saygısızlık olmaz umarım)

O güzel yün yorganlar o güzel “yüklük”lerde yok olup gittiler. Yastığın tüyüne, yorganın sentetiğine kaldık 🙂

Sevdiklerimize sarılabildiğimiz, kar tanelerini görebildiğimiz normal bir sene dileğiyle 🙏

Sevgilerle 💖

7 Comments

  1. Elifcim ; çocukluğumuza , geçmişe duyduğumuz özleme, neşeli bir sayfa açmışsın yazında. Zihnimizde anında canlanan Anadolunun uçsuz bucaksız yemyeşil kırlarını ,tertemiz ırmaklarını ,mis gibi havayı, denizlerdeki sayısız balık çeşitlerini,metrelerce yağan karları dalından koparıp yediğimiz doğal meyveleri, sabah sıcak sobadan yayılan ekmek kokularını , anne kucağında gibi huzurla sarılıp uyuyup uyandığımız yün yorgan ve yastığımızı….Dünyanın en korkunç yaratığı insanoğlunun açgözlülüğü hırsı ,kibri ve doyuramadığı nefsi yüzünden kapitalizmin acımasız kirli elleriyle dünyamızın yok edilişine şahitlik etmeye devam ediyoruz ne acı !!!.

    Liked by 2 people

  2. Elif’im aldın götürdün bizi.. kah tebessum, kah ozlemle okudum her bir satırını.. köy kökenli bir ailem olduğu için oradaki gelenegini İstanbul’a da taşımışlardı. Yün yorgan, yün yastiklarla büyüdüm ben. Hatta ceyizimde de bulunmasi gereken ilk unsurlardandi.. zor vazgeçtim ben yün yastik yün yorgandan.. simdi düşünüyorum da onlari biraktiktan sonra mi basladi az uyuma acaba 🤔 kalemine, aklina saglik canim .cok ama, cok keyif aldim okurken.

    Liked by 1 kişi

  3. Cok begenerek okudum.Izmir Tirede dogdum.Soyadim Yorganci dır.Simdi Coksezen ilave oldu😊Babamin yorgan dukkani vardi.Evde Izmirden akip geldigi kumaslari keserdi.Annem onlari birlestirir ve dukkana gider,ustalar yorgan haline getirirdi onlari.Bizimkiler yun degildi.Simdi halâ pamuk olan o yorganlari kullaniriz.Ve bir misafirlikte sentetik hafif yorganlarla hiç rahat edemem.😊Sarip sarmalamayi ne guzel anlatmissiniz.Eskilere goturdunuz,sardiniz sarmaladiniz beni.Kaleminize saglik canim

    Liked by 1 kişi

  4. Merhaba elif hanım ve bu güzel yazıyı okuyanlar. Annemin hatırası diye çeyimize dikilen saten ve pamuk saten yorganlarımı vermeye 30 yıldır kıyamamışken, ben kullanmadım kaloriferli evlerde ince yorganlar kullandık çocuklarım mı kullanacak diye düşünüp yorganlarıma yer ararken okudum bu yazıyı galiba biraz daha saklamaya devam edeceğim sevgiler yüreğinize kaleminize sağlık

    Liked by 1 kişi

  5. Çocukluğum,taş yorganlar altında geçti.Yastıklarımız da taş yastıktı.Bodrum’ un nemi yorganlarımızı da nemli yapardı.Yatağa yatınca çok üşürdük. Özverili,rahmetli annem,her birimiz için ,inşaatlarda kullanılan tuğlaları,mangalda ,daha sonraları sobanın üzerinde ısıtır,kalın bir beze sararak yatağımıza koyardı. Bugünün ,sıcak su torbaları gibi düşünün… Yıllar geçtikçe ,sentetik yorganlara geçiş yapıldı.Kaloriferli evlerde,taş yorganlar ,üzerimizde ağırlık yapmaya başlamıştı. Şu anda çeyizim olan ,saten yüzlü,taş yorganlarım dolabımdaki yerini koruyor.Taş yastığımdan ise,hiçbir zaman vazgeçmedim. Nereye gidersem,taş yastığım,valizimdrki yerini alır ve benim gibi misafirlğe gider. Ell iki yıllık evliyim.Taş yorganlarım,taş yastıklarım yüklüğümde yerini koruyor.Her bahar,balkonda havalandırılır,tekrar yerini alır. Ben yaşadığım sürece …

    Liked by 1 kişi

  6. Sevgili Elif,su gibi akıcı çok güzel yazıyorsun.Beni çocukluğuma götürdü.Çok duygulandım.Bu yorganları bizim kuşak çok iyi bilir.Teşekkürler,tebrikler!

    Liked by 1 kişi

Gülizar Eren için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s