KARTOPU SAVAŞLARI

Dünyanın meteorolojik ve siyasi değişim yaşadığı günlere tanıklık ediyoruz. Yanı başımızdaki savaş, bitmek bilmeyen kış… Benim neslimin saatli maarif takvimlerinden öğrendiği, bizden öncekilerin ezbere bildiği kadim meteoroloji takvimi ve hava olayları bir dönem küresel ısınma gibi faktörlerden dolayı ortadan kalkmış gibi görünse de belli ki tekrar gündeme gelecek gibi duruyor. Eskilerin binlerce yıllık gözlem ve bilgiye dayanarak karakış, zemheri, gücük v.s diye isimlendirdiği zaman dilimleri. Bu bilgilere göre demek ki önümüzde “Mart Dokuzu” (21 Mart) ile “Mart dokuzunun dokuzu” (31 Mart) var. Bitmeyen kış yapmışlar 🙂

Bu kadar kar yağarken çocuklarımla kartopu oynama fırsatını kaçıracak değildim tabii 🙂

Bana göre dünyanın en masum üç savaşı: kartopu, yastık ve su savaşları. Keşke tüm savaş materyalleri bunlardan ibaret olsa. Keşke Einstein : “3. Dünya Savaşı’nı bilmem ama 4. Dünya Savaşı taşlar ve sopalarla olacak” yerine “kartopu savaşları”na atıf yapsaydı 🙂 Gerçi geçen gün Tophane Parkı’nda kartopu savaşı yapan 50 kişilik grup, bir süre sonra olayı gerçek bir savaşa çevirip kan dökmüşler. İçlerindeki vahşeti kartopu gibi en güzel kış eğlencesi üzerinden çıkarmış insanımsılar. Tarihin tozlu sayfalarında da var böyle bir gerginlik. 1600’lü yıllarda Beyoğlu’nda dış devletlere dair elçilikler bulunuyormuş. Dışarda müthiş bir kar başlayınca İngiliz ve Fransız elçiliklerinde çalışan görevliler karşılıklı kartopu savaşına başlamışlar. İlk başlarda eğlence gibi görünen bu savaş, bir süre sonra çığrından çıkmış ve taraflar kartopunun içine sert taş parçaları koyarak birbirlerine atmaya başlamışlar. Her iki taraf da onlarca ağır yaralı vermiş. Olay gittikçe büyümüş ve diplomatik bir kriz yaşanmış. Dönemin padişahı 3. Mehmet’ten, İngiltere kraliçesi Elizabeth’e, Fransa kralından, Venedik doçuna kadar herkes bir şekilde bu olaya dahil olmuş. Sonrasında nasıl bir uzlaşma sağlanmış, nasıl bir süreç yaşanmış bilmiyorum. Araştırdım, hiçbir sonuç bulamadım ama kayıt altına alınmış bir gerçeklik varsa “kartopu savaşı” gerçek bir savaşın kapısını aralayacak raddeye gelmiş.

Sinemanın kurucuları Lumiere Kardeşler olarak bilinir. İlk defa 1895 yılında Paris’teki bir cafede “Trenin gara gelişi” ile gösterimlerine start verdiklerinde, sahnedeki trenin üzerlerine geldiğini düşünen izleyiciler birbirini ezip kaçışmaya başlamışlar 🙂 Gülüyorum aslında ama biraz imrenmiyor da değilim. Bizler biraz hazırlopçu yaşadık. Şaşırdığımız herhangi bir icat yok, her şeyi kanıksadık. Bu kaygısızlık hali o kadar baskın gelmiş olacak ki mesela bir markete girip alışveriş yaptığımda hangi ürünün kaç lira olduğunu belleğime atamıyorum. Sürekli bir fiyat değişimi söz konusu ve takip etmek mümkün değil. Kasaya gittiğimde hangi toplam tutar söylense ödeyip çıkıyorum. “Aa, bir hafta önce bunun fiyatı şu kadardı” deyip şaşıramıyorum bile. Öyle büyülü bir kabulleniş 🙂 Neyse konu siyasete kaymadan uzaklaşmam lazım. Bu Lumiere Kardeşler’in müthiş bir videosuna denk geldim. 1896 yılında Fransa’nın Lyon şehrinde kartopu oynayan insanların görüntüleri. Çok kısa zaten, bir dakikanızı ayırıp izlemenizi isterim.

Bir gün öleceğimizin farkına varmadan sinirle, stresle, kızgınlıkla, abus, nemrut suratlarla yaşayıp duruyoruz. Ne tuhaf, izlerken insanın içini ısıtan bu görüntüde yer alan hiç kimse bugün hayatta değil. O yıl doğan çocuklar tam ergenlik çağına geldiklerinde dünya savaşını gördüler. Belki içlerinde savaşa iştirak eden oldu. Yetmedi, Avrupa’yı saran İspanyol gribi ile mücadele ettiler. Üstüne Büyük Krizi yaşadılar. Orta yaşa gelince de İkinci Dünya Savaşı’na tanıklık ettiler. Bu videoda yer alan hiç kimse o yıllarda televizyon, buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, elektrikli süpürge, cep telefonu, bilgisayar gibi hayatı kolaylaştırıcı aletlerle tanışmamıştı. Geldiğimiz noktada videodaki insanlara göre çok daha kolay, çok daha konforlu bir hayatımız var. Peki şu bir dakika bile sürmeyen gösterimdeki insanların son derece doğal bir şekilde eğlendiği gibi en son ne zaman eğlendik, ne zaman güldük? Demek ki “mutluluk” konforla, daha fazla eşyayla, mal-mülk ile alakalı bir şey değil. Mutluluk, ancak mutlu olmasını becerebilen insanlara has bir duygu durumu. Maalesef toplum olarak bunu beceremiyoruz. Şimdi yaşımızı, cinsiyetimizi, statümüzü, ismimizden, kişiliğimizden önce gelen bütün sıfatları bir kenara bırakıp sokağa çıkmayı; eşimizle, çocuklarımızla, torunlarımızla ya da sokakta hiç tanımadığımız birileriyle kartopu savaşı yapmayı hayal etsek: “gören ne der” deyip türlü mazeret uydurarak vazgeçeriz bu eylemden 🙂

“Türk insanının kişisel Kurtuluş Marşı” diye tanımladığım Behçet Necatigil’in o şiirini bir kere daha hatırlama vakti:

Sevgileri yarınlara bıraktınız

Çekingen, tutuk, saygılı.

Bütün yakınlarınız

Sizi yanlış tanıdı.

Bitmeyen işler yüzünden

(Siz böyle olsun istemezdiniz)

Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi

Kalbinizi dolduran duygular

Kalbinizde kaldı.

Siz geniş zamanlar umuyordunuz

Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.

Yılların telâşlarda bu kadar çabuk

Geçeceği aklınıza gelmezdi.

Gizli bahçenizde

Açan çiçekler vardı,

Gecelerde ve yalnız.

Vermeye az buldunuz

Yahut vakit olmadı

Mutlu Pazarlar

2 Comments

  1. El8f Hanim,buyuk bir zevkle okudum yazinizı.O insanimsilari bir tarafa birakalim,keske mutlulugu kendi bahcesinde yetistirmeyi bilse insanlar…Yeni yilda torunumla oynamistim bu yil kartopu.Ingilterede yagmiyor diye cok üzgün can😂Sevgiyle💜

    Beğen

  2. Çok doğru. Benim çocukluğumda kartopu oynayarak aldığım zevki ve yaşadığım o mutluluğu kendi çocuklarımla kartopu yanında, kardan adam yaparak, kızak kayarak vd. zevkini tattım. Çocuklar büyüdükçe insan için kalan bu güzel anılar bu boş kubbede hoş bir seda olarak kalıyor. Ailecek mutluluğunuzun kalıcı olması dileğiyle…

    Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s