SANATERAPİ

Aslında bu hafta aklı başında hiçbir insanın anlamlandıramadığı, açıklayamadığı faiz düşürme kararına dair yazacaktım. Bilimle inatlaşmanın doğuracağı zararlar üzerine birkaç söz söyleyip hükümet eleştirisinde bulunacaktım ama biraz düşününce kendi kendimize öfkelenmekten başka bir yere varmayan bu konular üzerine yazmanın da saçma olduğu sonucuna vardım. Bizim gibi sosyo-ekonomik yönden sıkıntılar yaşayan ülke insanlarını kurtaracak yegane alan “sanat”tır. Çünkü hepimizin ruhu hasta. Bu hastalığın ilacı da estetik.

İkinci Dünya Savaşı’nı kaybeden Almanya’nın birçok şehri bombalanmıştı. Milyonlarca insan ölmüş, yaralanmış, halkın morali çökmüş; ekonomi dibi görmüş, hiperenflasyon yaşanır hale gelmişti. Yani hem maddi hem de manevi anlamda bitmiş bir ülkeydi.

2. Dünya Savaşı sonrası Almanya

Bir süre sonra yapılan seçimlerde devletin başına Kondrad Adenauer isminde biri geldi. Adenauer, Almanya’yı düştüğü bataklıktan çıkaran kişidir. Hitler’in kişisel hırsları yüzünden koca ülkeyi aç, sefil ve en kötüsü umutsuz görünce tarihe geçen şu sözü söyleyecektir: “Bir daha İsa bile çıkıp gelse tüm yetkiyi bir insana ve yanındakilere verecek kadar aptal olmayacağız”. Kondrad Adenauer yönetimindeki hükümet: “Evet ekonomimiz berbat, yiyecek ekmeği bulmakta zorlanıyoruz ama biz önce halkımızın moralini düzeltmeliyiz.” diyerek ülkenin dört bir tarafına tiyatro, opera, balo salonları açarlar. Sanatçıları destekleyip konserler, organizasyonlar düzenlerler. Yani halkı sanat ile rehabilite etmek isterler ve bunda da başarılı olurlar.

Bence bizim de bu tip terapilere ihtiyacımız var. Müzik, resim, sinema, tiyatro, edebiyat v.s… Siyasetin ve onun yarattığı kaosun peşinden gidip anlam arama gayretine düşmek yerine bir şiirin içindeki bir kelimenin izini sürüp anlamlandırmaya çalışmak insanın midesini olmasa da ruhunu besleyebilir.

Şairler arasında Nazım Hikmet’in bendeki yeri çok başka. Bunun en önemli sebebini geç de olsa cevaplandırdım. Çünkü Nazım’ın bütün şiirlerinde “müzik” var. Ses ve sözün zirvesidir Nazım şiirleri. (Sahiden niye sadece Nazım Hikmet mevzubahis olunca uzatmadan Nazım deriz ki? Bazen Mehmet Akif Ersoy için de Akif dediğimiz oluyor ama Nazım Hikmet’i çoğunlukla Nazım şeklinde kullanılıyoruz. İçselleştirmek midir bunun adı?) Kimileri tarafından dalga geçilen “makinalaşmak istiyorum” şiirinde bile aslında güçlü bir müzik vardır.

Bizler biraz hazırcı büyüdük. Biraz da Harf İnkılabı değil ama Dil Devrimi’nde bazı sıkıntılar yaşadık. Geçmişle bağımız “anlam” konusunda biraz sorunlu oldu. Hayır, bu bazı çevrelerin saçma argümanlarla “dedelerimizin mezar taşlarını okuyamıyoruz”u gibi değil. “Düşünce” ancak “kavramlar” aracılığıyla hakkı verilebilecek bir yetidir. Geçmişte kullanılan kavramları bilmeyince bir şiirdeki bir kelimenin, tamlamanın, dizenin de güzelliğini idrak edemiyoruz. Mesela Nazım’ın “Hapiste Yatacak Olana Bazı Öğütler” şiirinin son kısmına bakalım:

"....Yani içerde onyıl, on beş yıl, 
Daha da fazla hatta
Geçirilmez değil,
Geçirilir,
Kararmasın yeter ki
Sol memenin altındaki cevahir"

“Sol memenin altındaki cevahir nedir” diye sorsak çoğu kişi haklı olarak “kalp” diyecektir. Ama bence tam anlamıyla bu dize “kalp”ten bahsetmiyor. Arapçada “siyah” rengin karşılığı “esved”. Kâbe’deki Hacerül Esved taşının siyahlığı gibi. Hipokrat tıbbına göre insanın karakterini beirleyen dört sıvı var: kan, balgam, sarı safra, kara safra. Diğerlerini açıklamadan konumuz olan kara safra üzerinden gidersek, kara safranın karşılığı Yunanca kökenli “melankoli”. Bizim alimlerimiz sonradan “malihulya” demişler. İşte bu kara safraya İbn-i Sina “esved”den çıkışla “sevda” demiş. Yani “kara sevda”nın “sevmek” ile kelime anlamı olarak pek de ilgisi yok. Gene eski insanlar kalpte olgunluk, basiret merkezi gibi küçük, siyah bir nokta olduğuna inanırlarmış. Buna da “esved”den türemiş “süveyda” ismini vermişler. Ve bana göre Nazım sol memenin altındaki cevahir derken o kara nokta olan süveydaya atıf yapmış. Süveyda bugün bizler için çok anlam ifade etmese de eski öğretilerde hatta şiirlerde çok fazla kullanılmış bir metafordur.

Eski yazarlar son derece kültürlü, dile ve geçmişe hakim insanlardı. Nazım’ın pek çok şiirinde bu bilgileri görmek mümkün. Mesela en muhteşem şiirlerinden biri:

"Akrep gibisin kardeşim
Korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
Serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
Midye gibi kapalı, rahat."

şeklinde devam eden uzun sayılabilir bir şiir. Şiirin devamında “hani şu derya içre olup deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf” dizesi vardır. Buradaki “hani” kısmı önemlidir çünkü bu ifade belli ki birine ya da bir söze atıf. Bakıyoruz ki Nazım’dan yüzlerce yıl evvel yaşamış Hayali mahlaslı şairin şiirinde şöyle bir kısım var: “cihan-ara cihan içindedür arayı bilmezler o mahiler ki derya içredür deryayı bilmezler”

Fuzuli: “dost bi-perva felek bi-rahm devran bi-sükun dert çok hem-dert yok düşman kavi talih zebun” demiş. Nazım da “kerem gibi” şirinde “dert çok, hem dert yok” diyerek Fuzuli’den alıntı yapmış. Yani bu büyük insanlar kendilerinden öncekilerin ve çağdaşlarını okumuşlar, analiz etmişler. Bizlere de birbirinden güzel şiirler, sözler bırakmışlar. Tabii zahmet edip “acaba bu şiiri hakkıyla okudum mu?” dememişiz, demiyoruz.

Nazım’ın yazıp Cem Karaca’nın söylediği o meşhur “Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda/Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında” şiirinde ne demek istiyor acaba diye düşündünüz mü hiç? Meğer Gülhane Parkı’nda hiç ceviz ağacı yokmuş. Geçtiğimiz yıllarda Nazım Hikmet’in anısına ceviz ağacı dikmişlerdi. Nazım Hikmet hiçbir zaman firari değildi. Hapisten kaçma durumu olmadı. Polisten niye kaçsın? Acaba oradaki Yunancadaki “şehir” anlamındaki “polis” mi? Kendisini bir ceviz ağacı gibi görüp kimsenin de kendisinin farkında olmadığını yani bir anlamda yalnızlığını anlattığını söylesek zorlama bir yorum mu yapmış oluruz?

Kendinize iyilik yapıp en azından her öğün sonrası açıp bir şiir okuyun. Hem dünyayı hazmetmek hem de fazlasıyla maruz kaldığımız toksinlere karşı bağışıklık kazanmak adına…

İyi Pazarlar…

1 Comment

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s