“Türk insanının en büyük üç problemi nedir” diye sorulsa listemde mutlaka “herhangi bir şeye isim koyamama” yer bulur. Bu kadar konuşkan bir toplum bilimden sanata; yerleşim adlarından caddelere, sokaklara, evindeki çocuğuna, hayvanına; yemeklerinden köprüsüne, adasına, ırmağına varana kadar hemen her konuda atalarından aldığı bu “başarısızlık bayrağını” güzelce (!) geleceğe taşıyor.
İnsan, kavramlar aracılığıyla düşünür. Herhangi bir konuyu anlamak, kavrayabilmek için önce kavramı bilmek gerekir. Bunun için de isimlendirmek, ad koymak önemlidir. Ad koyma işlemi hakkıyla yapılırsa, içselleştirilip özümsenirse kişinin ve toplumun düşünsel ve estetik bakışında pozitif yönde gelişme olur. En temel ihtiyaç üzerinden örnekleyelim: ismi Türkçe olan kaç yemek ismi biliyorsunuz? Nerdeyse hiç yok diyebilirim. Genelde yemek isimleri kullanılan bakliyat ya da herhangi bir besin maddesi üzerinden isimlendirilmiş: kuru fasulye, nohut, mercimek gibi. Hemen her ailenin sofrasında yer alabilen pilav, köfte, makarna, mantı, erişte, cacık hatta gene çoğu kişinin sevdiği lezzetler olan fava, lahmacun, piyaz, alinazik, muhammara v.s başka dillerden geçme. Turistlerin afiyetle yediği, dillerinde pelesenk olmuş “rakı”, “kebap” bile Türkçe değil. Derdim dil fetişistliği değil, toplumların başka dillerden makul ölçüde kelime almasında sorun görmüyorum ama yaptığın, yediğin yemeğin kendi dilinde bir adı olsun yahu! Mesela “Kuru-pilav” yerine “kurpiye” (bu da “krupiye” gibi oldu ama uyduruyoruz işte 🙂 ) diyebilirdik. Nasıl olduysa “karnıyarık”, “imam bayıldı” gibi yemekler Türkçe adlandırılabilmiş. Türk kadınlarının el lezzeti çokça dile getirilir ama yemekler isimlendiremeyince tanıtımını da yapamıyorsun. Bu yüzden gastronomi dünyasına daha doğrusu başka dillere yoğurt ile ayrandan başka bir ürün verememişiz. Varsa da ben bilmiyorum.
Üç tarafımız denizlerle çevrili diyoruz, o denizlerde irili ufaklı yüzlerce ada var. Bazılarının isimleri çok manidar: Eşek Adası, Sıçan Adası, Tavşan Adası, Hayırsız Ada. Gerçi bu adlandırmaların arka planında Türk insanının denize olan bakışının yansımaları da var. Normalde nasıl bir inanış vardır: “deniz, insanı terbiye eder, sakinleştirir”. Bu yüzden de kıyı şeritlerde yaşayan insanların daha anlayışlı, daha estetik zevkleri olan, daha keyifli, daha hayat dolu olması beklenir. Bizde durum biraz ters; denizlerimizi kendimize benzetiyoruz. Sonra ne oluyor, müsilaj. Denizi kusturuyor ve küstürüyoruz. Geçtiğimiz yıllarda bayağı espri konusu olmuştu su topu milli takımının her takımdan fark yemesi.

Avrasya Tüneli faaliyete geçeceği zaman Ulaştırma Bakanlığı isim konusunda bir anket açmıştı. İfade aynen şöyleydi: “Avrasya Tüneli’nin adı ne olsun?” Ankete katılanlar ikiye bölündü, bir kısmı ‘ Abdülhamid Han’ derken, bir kısmı da ‘Atatürk’ olsun diye oy kullanmıştı. Oysa ne güzel isim bulmuşsunuz işte niye değiştirme ihtiyacı hissediyorsunuz? Neyse ki değiştirilmedi. Köprülere, caddelere, sokaklara, havaalanlarına bir kişinin ismini verme hastalığını hiçbir zaman anlayacağımı sanmıyorum.

Benim Atatürk sevgimi kimse sorgulayamaz, çıkardığım ilk kitabın dahi ilk sayfalarını ona ayırdım çünkü ne yapsam ödeyemeceğim borcum var ama geçmişte pek çok yere onun isminin verilmiş olmasını doğru bulmuyorum. Tabii onun isminin geçtiği stadyumların, havaalanlarının, okulların, kültür ve sanat merkezlerinin bir şekilde kapatılması ya da atıl bırakılmasını tesadüf ya da art niyetsiz bir durum olarak yorumlamam da beklenemez. Aslında Atatürk konusunu Amerika gibi yapabilirdik. Nasıl ki onlar kurucularının ismini başkentlerine verdi, biz de Ankara’yı Atatürk olarak değiştirip cismen anısını orada yaşatabilirdik. Fikirleri zaten onu sevenlerin zihninde ve kalbinde yaşıyor olurdu. Böylece politik rövanş alan insanlara malzeme verilmemiş olunurdu. Düşünün ki Atatürk’e “eşkıya”, “öldürülmesi farzdır” diyen İskilipli Atıf’ın ismi Çorum’da bir Devlet Hastanesi’ne verildi. Ülke için ne büyük utanç!
Daha çocuklara verilen garabet dolu isimlerden bahsedecektim ama o başlı başına bir konu olduğu için uzatmak istemedim. Belki onu başka bir yazıda paylaşırım.
İyi Pazarlar..
Mükemmel olmuş. Atatürk hakkında görüşleriniz bu ülkede hala bir şeylerin ölmediğini devam ettiğini ve edeceğini de gösteriyor.
BeğenLiked by 1 kişi