ŞEYMA’NIN VASİYETİ

Kahramanmaraş depreminde hayatını kaybedenlerden Şeyma üç sene önce böyle yazmış. Şimdi buna kader mi diyeceğiz? Kim kaderini üç yıl öncesinden bilebilir? Ama fay hattında yaşıyorken, konuyla ilgili bütün bilim insanları bağıra bağıra büyük bir deprem ihtimalinden bahsediyorken, sen söylenilenlere kulak tıkayıp yetmeyip bilim insanlarını “felaket tellalı” ilan ederek depreme uygun yerleşim yerleri inşa etmiyorsan ve sonunda da büyük bir afet ile karşılaşıyorsan tabii ki buna “Allah’ın takdiri”, “kader planı” gibi ipe sapa gelmez bahaneler uyduracaksın.

Şeyma’nın trajik vasiyetini yerine getirip başta Şeyma olmak üzere depremde kaybettiğimiz her canın hakkını aramak zorundayız ve arayacağız. Her 3-5 yılda bir farklı lokasyonlarda aynı senaryolara tanıklık etmekten, üzülmekten yüreğim; sıra ne zaman bize gelecek diye düşünmekten de beynim yoruldu. Türkiye Cumhuriyeti’nde şu ana kadar gelmiş istisnasız bütün hükümetler deprem için tek bir adım dahi atmadı. Dört bir tarafı fay hatlarıyla çevrilmiş bir ülkede Deprem ve Afet Bakanlığı nasıl olmaz? AFAD diye bir oluşum kurulmuş, sanki “arpalık” gibi yerleştirmişler liyakatsiz adamları, sonra da düzgün hizmet bekle. Kurumun Afetlere Müdahale Genel Müdürü İsmail Palakoğlu’nun cv’sini okudum, gözlerim kanadı. İmam Hatip Lisesi çıkışlı olup Ankara İlahiyat Fakültesi’nde de üniversite eğitimi almış. Yüksek lisansını tasavvuf üzerine yapmış. Önce Diyanet Vakfı’nın Genel Müdür Yardımcısı olmuş, sonrasında Genel Müdürlüğe yükselmiş. Oradan Diyanet İşleri Başkanlığı’na geçip müşavir olmuş. Ardından da AFAD’a getirmişler. Bu ne şimdi? Adamın hayatının hangi alanında Jeoloji, Jeofizik ne bileyim Orman Mühendisliği v.s var. Coğrafya’ya bile razıyım! Bu atamaların hesabını kim verecek? Depremin beşinci gününde bile enkazdan sağ insan çıkartılırken ilk iki gün sıfır organizasyon becerisi ile insanları ölüme terk etmenin hesabını kim verecek? 99 depreminin kurtarma anlamında baş kahramanları kimdi? Nasuh Mahruki liderliğindeki AKUT ve Türk Silahlı Kuvvetleri. Nasuh Mahruki, Atatürkçü diye kurucusu olduğu yerden attırıldı, ordu “aman darbe yaparlar” diye pasifize edildi. Deprem bölgesindeki herkes “burada asker yok” derken, çıkıp ortaya “asker görmedik diyen şerefsizdir” demekle olmaz. Ayrıca bu nasıl üslup Allah aşkına! Devletin başı biteviye halkına hakaret ediyor. Şu 21 sene boyunca en ufak eleştiri getirenin duymadığı laf kalmadı. Çapulcu diyor, sürtük diyor, şerefsiz diyor. Ne yapıldı, ne söylendi? Kendi ağzınızla “deprem bölgesinde yağmalar oluyor, hırsızlık oluyor” deyip OHAL ilan ediyorsunuz, İçişleri Bakanı “yağma, hırsızlık şu bu yok, yalan söyleniyor” diyor. Birinizin söylediğini biri yalanlıyor. Daha kendi içinizdeki birlik olamamışsınız, gelip halka “umut” satıyorsunuz. Aynısını biz söyleyince ikiniz de hakaret ediyorsunuz. Oturup düşünün bakalım her açıklamanızda “yardımlarınızı AFAd’a, Kızılay’a yapın” dediğiniz halde insanlar gidip neden bir şarkıcının önayak olduğu AHBAP’a bağışta bulunuyor? “Neden bizlere güvenilmiyor” diye sorgulayacağınız yerde “AFAD ve Kızılay haricinde başka yere bağış yapmak provakasyon”dur diyor İçişleri Bakanı. Taş olsa çatlar, bir defa ya, sadece bir defa özeleştiri yapın. Hadi onu beceremediniz alttan alın. “Yaşanılanlar çok üzücü. Devlet tüm gücüyle askeriyle, afet ekibiyle, gönüllü halkıyla yanınızda olacaktır. Bizim de ihimalimiz, hatalarımız olmuştur ama bunu sonra konuşalım. Her saniyenin kıymetli olduğu şu anda bütün enerjimizle enkaz altında hala sağ olan vatandaşlarımızı çıkaralım, yaralananların tedavilerini gerçekleştirelim ve evleri yıkılanlara bu soğuk kış günlerinde kalacak yer, yiyecek yemek ayarlayalım” Şuna benzer bir açıklama yapılsa gene öfke duyulur ama kimse yüksek sesle bir şey söylemez. Ne zaman halkın yararı için bir fikir söylense, yanlış icraatler eleştirilse onlar şerefsiz, bunlar haysiyetsiz, beriki provakatör… Ne berbat bir dil, ne kötü bir iletişim.

Alın işte kendi iktidarınız boyunca uyarılara rağmen kılınızın kıpırdamadığı İskenderun Devlet Hastanesi. Hastanenin kendi sitesinde yazan raporu.

Teyit etmek isteyenler linke tıklayıp sunumun son sayfasındaki “Talepler” kısmına bakabilir

https://iskenderundh.saglik.gov.tr/Eklenti/324721/0/sunumpdf.pdf?_tag1=D677FD942AA1CE1795B66CBF9A8EA3EF5E735AED

2012 yılından beri hastane, depreme karşı risk altındaydı ve tabii ki depremde yıkıldı. Başhekim, İl Sağlık Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı v.s artık kim ya da kimler tarafından görmezden gelindi, umursanmadı, dikkate alınmadıysa bunun adına “sorumsuzluk”, “ihmalkarlık” denemez. Eğer hastanenin yıkılması sonrası bir kişi bile hayatını kaybetmişse ortada cinayet vardır ve hastanenin raporu Bakanlığa kadar gitmişse, Bakanlıktan herhangi bir eylem planı yapılmamışsa (belli ki yapılmamış) başta Bakan olmak üzere olayda dahli olan herkes “taammüden cinayet” suçu ile yargılanmak zorundadır. Bir ay, on ay, bir sene, iki sene değil, koskoca 11 sene boyunca hiç mi bir şey yapılmaz?

Sadece hastane değil, tuz buz hale gelmiş evlerin müteahhitleri, o ev için “sağlam” raporu veren yetkililerin hepsi yargılanmalı. Ama 99 depremindeki Veli Göçer gibi sembolik birini bulup tüm suçu tek bir kişiye yükleyerek “bakın, sorumlulara gereken cezayı veriyoruz” diyerek değil. Bu arada Veli Göçer’in kısa bir süre hapiste kalıp halihazırda gene müteaahhitlik yapıyor olması da sadece bu ülkede görülebilecek bir durum olsa gerek.

Aynı deprem, aynı zemin… Çevresindeki bütün binalar yıkılırken İnşaat Mühendisleri Odası’nın camları bile kırılmamış. “Bilim nedir?” diye sorulsa hiçbir söz söylemeden sadece bu fotoğrafı göstermek yeterli olacaktır.

Deprem başta olmak üzere çoğu afeti siyasetten bağımsız düşünmek bizim gibi ülkelerde maalesef mümkün değil. Tabii tüm yükü siyasilere de atmak yanlış. Toplum olarak balıkları kıskanacak hafızaya sahibiz. Birkaç ay sonra bugün depremi yaşamış topraklarda yeni inşaatlar başlayacak, “nasıl olsa büyük deprem yaşandı, çok uzun süre olmaz” diye dayanıklı olmayan binalar inşa edilecek. Ömrü boyunca biriktirdiği parayı “başımızı sokacak evimiz olsun” diye hiçbir güvenlik testi yaptırmadığı yerlere aktaracak. Beklenen büyük İstanbul depremi için kısa süreli kaygılanmalar sürecek ama hiçbir önlem alınmayacak, pek çok insan rükuda bekleyen evlerde yaşamına devam edecek…

Başta yakınlarını kaybedenler olmak üzere milletimizin başı sağolsun. Yaralılara acil şifa dilerken deprem bölgesinde gerek enkaz çalışmalarına katılan, gerekse bölge halkına yardım eden herkese teşekkür ederim. Umarım nefes almanın ne kadar kıymetli ama hayatlarımızın da pamuk ipliğine bağlı olduğunun farkına varıp gereksiz kavgalardan, anlamsız küslüklerden, boş yere kalpleri kırmadan uzak durabiliriz.

Bugünleri unutmamak ve Şeyma’nın vasiyetini yerine getirdiğimizi görmek dileğiyle..

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s