Bir gün Kur’an-ı Kerim’in Türkçe mealini okurken şöyle bir ayete denk geldim: “Ey iman edenler! Belirlenmiş bir zamana kadar bir borç ilişkisi kurduğunuzda bunu yazın. (…) Borç küçük olsun büyük olsun vadesini belirterek onu yazmaktan üşenmeyin.” (Bakara Suresi 282. ayet) Ayet her ne kadar bir para ilişkisinden bahsediyor gibi görünse de ben “yazma” fiiline takıldım ve önemli – önemsiz ayrımı yapmadan öncelikle çocuklarıma, belki muhtemel torunlarıma, onların çocuklarına v.s yaşadığım dönemi, bana öğretilenleri, düşüncelerimi onlara aktarmak adına bu sayfayı açtım. Bir şekilde sayfamı her yaştan takip edenler oldu ve bu defa okuyucularımın da ilgisini çekebileceği, keyiflenebileceği, belli bir ortak değeri paylaşabileceği konular yazmaya başladım ve bu şekilde de devam ediyorum.
Türk toplumu olarak “yazmak” konusunda geçmişten beri sıkıntılarımız olmuş. Genelde sözlü iletişimi tercih etmiş, yazmayı hep ötelemişiz. Mesela Osmanlı’ya dair en büyük eleştirilerden biri matbaanın geç gelmesidir. Sadece bu konu bile yazma konusunda ne kadar sorunlu olduğumuzu gösterir. Bu yüzden de çoğu şeyi kayıt altına alamıyoruz.
Çoğu zaman dinlerken hüzünlendiğimiz, keyiflendiğimiz, çeşitli duygu atmosferlerine girdiğimiz bir şarkının, türkünün hangi evrelerden geçtiğini, kime hitap ettiğini yani hikayesini bile bilemiyoruz. Tabii söz, bir ağızdan çıktıktan sonra onu anlamlandırmak dinleyene kalmıştır. Ama ben gene de mutfakta yaşananları önemsiyorum. Mesela daha önce bir yazımda Orhan Seyfi Orhon’a ait “Veda Busesi” adlı eserin bir aşk şiiri/şarkısı olmadığını, şairin, vefat eden kızına, bir ayna karşısında kendisiyle konuşurken yazdığını söylemiştim. Bu hikayeyi bildikten sonra artık o şarkıyı ne zaman dinlesem o sahne gözümün önüne geliyor. Bunun gibi pek çok eser var. Birkaçını paylaşmak istiyorum.
ilk eserimiz Neşet Ertaş’a ait “Neredesin Sen” türküsü:
“Şu garip halimden bilen işveli nazlım
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen
Tatlı dillim, güler yüzlüm, ey ceylan gözlüm
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen
Ben ağlarsam ağlayıp gülersem gülen
Bütün dertlerimi anlayıp gönlümü bilen
Sanki kalbimi bilerek yüzüme gülen
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen
Sinemde gizli yaramı kimse bilmiyor
Hiçbir tabip bu yarama melhem olmuyor
Boynu bükük bir garibim yüzüm gülmüyor
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen”
İlk bakışta müthiş bir aşk türküsü gibi görünse de Neşet Ertaş bu türküyü annesi için yazmış. Aslında 2. kıtaya bakmak yeterli. “Ben ağlarken ağlayıp gülerken gülen, bütün dertleri anlayıp gönlünü bilen” tek kişi ancak anne olabilir.

İkinci şarkımız, özellikle benim kuşağımın çocukken her bayram duyduğu Barış Manço’nun “Bugün Bayram” şarkısı:
“Sen gittin gideli
İçimde öyle bir sızı var ki
Yalnız sen anlarsın
Sen şimdi uzakta
Cennette meleklerle
Bizi düşler ağlarsın
Bugün bayram
Erken kalkın çocuklar
Giyelim en güzel giysileri
Elimizde taze kır çiçekleri
Üzmeyelim bugün annemizi”
Nerdeyse bir marş gibi keyifle söylediğimiz bu şarkı aslında hazin bir öyküyü anlatıyor. Eşi vefat etmiş bir baba, çocuklarını alıp eşinin yani çocuklarının annesinin mezarının başına bayram ziyaretine gidişini anlatan bu şarkıyı duymak, artık keyiften çok hüzün bırakıyor.

Bir diğer şarkımızı Leman Sam’ın “Kıyamam Sana” adlı parçası:
“Bir gün anlayacaksın
Neden sessizce gittiğimi
Senden vazgeçmek uğruna
Nasıl bir savaş verdiğimi
Mevsim kış olur hani bir yudum güneş bulamassın
Sonsuz uçurumlardaki çiçeklere dokunamassın
Her sabah bir sayfa daha eksilip gidiyor ömrümden
Gönlümün yıkıntılarında can çekişiyor umutlarım
Ellerimde acı var ellerini tutamam
Kıyamam kıyamam sana
Yollarımda ayaz var yaklaşma yollarıma
Kıyamam kıyamam sana
Karanlık gecelere ortak edemem seni
Kıyamam kıyamam sana…”
Bu şarkıda da ilk planda iki sevgilinin ayrılık hikayesi gibi bir durum var gibi görünüyor ama işin perde arkası öyle değil. Bu şarkının sözlerini yazan kişi meçhul bir hayat kadını. Ve bu kadın, bu dram dolu sözleri ufacık kızı için yazıyor…

Kimi zaman şarkıların “ne”yi söylediğinden çok “kimi” söylediğine dikkat etmek gerekiyor sanırım.
Keyifli, mutlu Pazarlar diliyorum.
Sevgilerimle.. 💖
Günaydın.. Sevgili Elif , her hafta yazıların bir önceki Elif’i aşıyor..
Her satırı ve şarkı sözlerini okurken gözlerim nemlenmedi dersem yalan olur..
Zaten her şarkı sözünün hikayesi müthiş bir yaşanmışlık , duygu , sevgi ve aşk dolu..
Gelecek haftayı dört gözle bekliyoruz
Sevgiyle kal… 🙏🙏🌺🤗💖🙋♂️
BeğenLiked by 1 kişi
Çok teşekkür ederim Çetin hocam, yorumunuz benim için çok kıymetli, sevgilerimi iletiyorum 💖🙏🙋♀️
BeğenBeğen
Narin çiçeğim, uzun yıllar özüne inmeden, kulagimdan girip kalbime ulaşan tınıları ruh halim neyse ona göre yaşadım, hissettim.. sonra öğrendim bazılarının hikayesini.. acının, özlemin nasıl boyut degistirdigini.. bizim aşk şarkısı zannettiğimiz bi cok şarkının, derin kayıplar sonucunda ortaya çıktığını.. ama sonuçta hepsi bir ask degil mi ? Evlat aski, anne, buyukanne, arkadas vs belki de, namelerle, guftelerle yasadiklari/ yasatildiklari icin bizde de o güçlü duygusal fırtınayı hissettiriyor.. Elfida ” gözden çıkarılmış kadın” minicik bir can, kadın olamadan ucup gitmis bu diyardan.. ancak yıllardır dillerde yasadi, duydu, gördü. Ya Gülpembe?.. yanaklardan süzülen iki damla yastan ibaret olmadı hic .
En son 1315 doğumlu 15 liler, bugün oynayarak ugurlaniyor… Kalemine, yuregine sağlık canim. Sığ yasamadan, derine inemesek de derin kokuyu hissedebilmek umuduyla..
BeğenLiked by 1 kişi
Yorumun iliklerime işledi öyle güçlü yazmışsın Nesrinim, yüreğine sağlık, kalbine mutluluk olsun. Çok teşekkür ederim kıymetlim💖🙏
BeğenBeğen
Elifcim yazın hayata dair insana dair duygu yüklü . “Bazen çok zordur hayat, akıntıya karşı kürek çekersin, yorulmak istemezsin ama yorulursun.” Acı ve tatlı birbirlerine zıt gibi görünselerde aslında bir elmanın diğer yarısı gibiler. Olmazsa olmazıdırlar. Kalemine kalbine ruhuna sağlık sevgiler.
BeğenBeğen